On sekiz yaşında bir birey olalı bir hafta geçti. Hayatımda hiçbir şey değişmedi. On sekizinci yaşta bir bok yokmuş yani.Bir haftadır evden hiç çıkmadım, diyebilirim. Odamda tuvalet, banyo olsa buradan da çıkmayacaktım. Üniversite sınavına az kaldığı için inek öğrenci moduna geçtim. Sabah akşam ders çalışmaktan beynim sulandı.Cemre ve Ege sadece dört güncük kalıp döndüler. 17 yıl dip dibe olup bu yıl ayrı düştük. O yüzden tabiki bize bu dört gün yetmedi.
Ayaz ile suskunları oynuyoruz.O günden beri -hangi gün olduğunu söylememe gerek yok herhalde- doğru düzgün konuşmadık.Elif bizi görmesin diye heyecan yapıp çocuğun dudağını ısırdığım için sadece bir köşede sessizce "Dudağın acıyor mu?" diyebildim o gün. O da yavaşça hayır anlamında kafasını salladı. 'Dudağın acıyor mu?' ne yahu?! Resmen söyleyecek başka bir şey bulamayıp saçmalamıştım.
Elif ile görüşüyorduk. Bu bir haftada ara sıra bize geldi ama Ayaz'dan ses yoktu. O aramayınca ben de arayamıyordum ki. Hem arasam ne diyeceğim? "Ya pardon ben seni yanlışıkla öptüm."
Elif ne zaman gelse Ayaz'ın Esra ile olduğunu söylüyordu ve bu da sinirlerimi fena halde bozuyordu.
Cemre'ye söyleyince vereceği tepkiyi bildiğimden ona söylemeyecektim. Ama son gün ağzımdan kaçıverdi.Gerçi birine anlatsam da çatlardım. Bunun ilk olmadığını söylediğimde Cemre önce daha önce söylemediğim için sonra da Ayaz'a o gözle bakmadığıma ikna olmayıp sinirlendi. Konuştu da konuştu. Ben olmaz dedikçe de susmadı.
"Sen romantiksin. Öyle önüne geleni öpmezsin. Aşık olursun, öyle yaşarsın bunları. O yüzden bunun öylesine bir şey olduğuna kendini inandırmaya çalışsan da sonunda anlayacaksın." diye bana beni anlatmaya başladı.
"Nereden biliyorsun?"
"Çünkü bana da aynısı oldu. Tamam, ben senin gibi değilim. Her önüne geleni öpmesem de Ege'den önceki sevgililerimi öptüm.Onlardan hoşlandığımı düşünerek kendimi kandırdım. Aynı senin şuan yaptığın gibi."
Ben ise sadece "Ege ile sizin durumuzun farklı." demekle yetindim. Öyleydi çünkü. Onlar beraber büyümüşlerdi.
Günler sonra evden çıktım. Çağrı arayıp buluşmamız gerektiğini söylemişti. İyice çöpçatan oldum. Yakında Esra Erol'un yerine ben sunmaya başlayacağım programı. Cemre ve Ege'yi kaç kilometre öteden ben bir araya getirdim. Miray ile Buğra ben olmasam hala bakışmaya devam edeceklerdi. Bir de Çağrı ve Elif.
Bir kendi derdime çare bulamıyordum. Resmen 'terzi kendi söküğünü dikemez' durumundaydım.
Çağrı'nın samimiyetine başından beri inandığım için yardım ediyordum. Ayaz ona yardım ettiğimi öğrense olacakları düşünmek bile istemiyorum.
Evden çıkınca Elif'in bizde unuttuğu hırkasını bırakmak için Nurgül Teyze'nin kapısını çaldım. Ya kapıyı Ayaz açarsa diye panik olmuştum. Ama kapıyı açan Elif oldu.
Yarım ağız Ayaz'ın nerede olduğunu sordum. Elif "Esra ile yüzmeye gittiler. Bu aralar pek iyiler çifte kumrular." dedi.
Aman ne iyi ne iyi. Allah bozmasın diyeceğim ama içimden gelmiyor. Bozsun. Hem yüzmeye gitmek ne? Birbirlerini simdi orada çıplak çıplak görecekler. Sinemaya falan gitsinler. Gerçi oradada kötü şeyler olabilir. En iysi bunlar hiç buluşmasın hatta ayrılsınlar.
Hem git beni mutfak köşelerinde öp sonra yüzüme bakma hem de Esra ile mutlu mutlu dolaş. Off galiba birazdan kıskançlıktan çatlayacağım.
Buluşacağımız yere geldiğimde Çağrı beni bekliyordu. "Yengecim tatil yaramış, güzelleşmişsin." dedi beni görür görmez.
"Bakıyorum hala yalakasın, Çağrı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Böyleyim
Teen FictionAşk mı? Dostluk mu? Yoksa her ikisi de mi? Ya da hiçbiri mi?