Sihirli sözcükler...
Her kızın sevgilisinden duymak isteyeceği sözcükler.
Peki ben neden söylememesini istemiştim? Çünkü ne cevap vereceğimi bilmiyordum.Ben söyleyemezdim.Yapamazdım.Daha hazır değildim.
Şuan filmlerde "Gözlerimin içine bak ve beni sevmediğini söyle." repliğini söyleyen erkeğin gözlerine bakıp konuşamayan kız gibiydim.Filmi izlerken "Aman söyleyiversin.Ne var bunda?" derdim.Şimdi de Rüzgar'a cevap vermek o kadar kolay olmalıydı. Ama değildi işte.
Konuşamadım.Cevap veremedim.En kötüsü de neden söyleyemediğimi bile bilemememdi.
Bir süre aynı pozisyonda, sessizce oturduk.Üşümeye başlayınca "Evdekiler fark etmeden gitmeliyim." diyerek sessizliği bozdum.
Rüzgar kafasını kaldırdığında mavi gözlerinin altında kırmızı bir tabaka oluştuğunu gördüm.Yavaşça oturduğum yerden kalktım.Ardından Rüzgar da ayaklandı.Başımdan çıkan tüylü şapkamı tekrar geçirdim.
Arka taraftan öne yürüdüm.Apartmanın kapısına yaklaştığımda Rüzgar kolumdan tutup çevirdi. "Sabah seni alırım."
"Gerek yok, ben kendim giderim."
"Ela..." dedi ama sözünü kestim.
"Gerek yok dedim Rüzgar.Sen yokken nasıl gidip geliyordum?"
Hafifçe başını salladı.Arkasını dönüp motoruna doğru yürüdü.Onun gitmesini beklemeden apartmana girdim. Eve girdiğimde sadece gecenin sessizliği vardı. Evdeki kimsenin uyanmadığına şükrederek parmak uçlarımda odama gittim.
Bu gece duyduklarımdan sonra rahatça uykuya dalmam mümkün değildi. Hem Rüzgar'ın öncesinde anlattıkları hem de sonunda söyledikleri...
Yardım etmemi söylemişti.Nasıl yardım edeceğimi düşündüm.Ne yapabilirdim ki? Uyuşturucudan uzak tutabilirdim.Zaten bağımlı olmadığını söylemişti.Umarım doğrudur.Kavgalarını engellemem lazımdı ama bu imkansız gibi bir şeydi.Kavga ederken gözü hiç bir şey görmüyordu.En kötüsü de en küçük şeye sinirleniyordu.
Önceden de böyle ukala olduğuna eminim.Ama o ukala çocuk bu gece bana "Seni seviyorum." demişti.Peki ben ne yapmıştım? Tıp.
Gerçekten hissederek söylediğine inanmak istiyordum.Anlattıkları ve söylerken ki ses tonu öyle gibi geliyordu.Öyle bir sesle söylemişti sanki bana yalvarır gibi, sanki çölde susuz kalmış da benden bir yudum su istiyordu...
O kadar aşk filmi seyrettim.Romantik romanlar okudum.Hepsinde bu kelimeler karakterlerin ağzından bir şekilde çıkıyordu.Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak söylüyorlardı.Çünkü onlar birbirlerini seviyorlardı.Öyle susunca sanki ben Rüzgar'ı sevmiyormuşum gibi gözüküyordu.Ama ne alakası var? İnsan hissettiği her şeyi sözlere dökmek zorunda mıydı?Ya da belki ben hissetmediğim için mi sözlere dökememiştim?
İnsan ne hissettiği nasıl bilmez değil mi? Kalp benim kalbim, beyin benim beynim. Onlar konuşmalı ben de ona göre hareket etmeliydim.Beynim hiç durmadan konuşsa da kalbim sus pustu.Hayır, hayır! Rüzgar'a sadece yaşananlardan sonra sinirlenmiştim.Aslında seviyordum.Seviyorum...
~
Hava gittikçe kötüleşiyordu.Kar yağmasını iple çekiyordum ama kar taneleri naz yapıyordu.
Sokağın köşesinden döndüğümde önümde yürüyen Ayaz'ı gördüm.Yanına gidip gitmemek de tereddüt ettim.O geceden sonra hiç konuşmamıştık.Bana yakın davranmıştı, yardım etmişti.Aramızdaki buzların eridiğini umarak adımlarımı birazcık hızlandırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Böyleyim
Teen FictionAşk mı? Dostluk mu? Yoksa her ikisi de mi? Ya da hiçbiri mi?