Geçen 2 hafta süresince sınıfla iyice kaynaşmıştım.Artık okulun o kadar kötü olmadığını düşünüyorum.Neva'nında abuk subuk hareketlerine alıştım artık.Hatta yakın bir arkadaş bile edindim: Miray.Bana karşı olan samimi tavırları sayesinde arkadaşlığımızı ilerlettik.Rüzgar'la durumumuz stabil.Arada bir iki laf sokuyor ama pek oralı olmuyorum artık.Odun-yakışıklı bir odun- odundur sonuçta değişmesini bekleyemeyiz.
Bu arada ilk hafta bizim sınıftan çıkmayan Sude,bu hafta sınıfımıza bir kere bile teşrif etmedi.İkisini hiç birarada da görmedim.Bu da gösteriyorki sevgili çiftimiz ayrıldılar.Bir yanım bu durum karşısında sevinirken,diğer yanım sana noluyor ne halleri varsa görsünler diyor.Aman,zaten o çırpı bacaklı Rüzgar'ın yanına hiç yakışmıyordu.
Bugün günlerden Cuma.En sevdiğim gün...Günlerden cuma,derslerde sallamasyon olunca keyfime diyecek yok doğrusu.
Beden dersinde bir grup kızın zorlamasıyla voleybol oynamaya karar verdim.Normalde pek sınıftan çıkmam.Malum önümde bir üniversite sınavı var.Oturup test çözmek daha mantıklı gelsede beynimi azıcık dağıtmanın iyi olacağını düşündüm.Neyseki iyi voleybol oynuyordum.Demekki,küçükken bahçede çamaşır ipini file olarak kullanıp voleybol oynamanın faydaları oluyormuş.Tam biz oynamaya başlamıştık ki bir grup best model of Turkey bize doğru gelmeye başladı.Aralarında 3. olmayı zorlayabilecek biri "Bizde size katılabilir miyiz?"dedi.İstesemde hayır diyemezdim zaten.Aramızdan bir kız çıkıp "Tabi" dedi.Yani başka ne diyecekti.
İlk servisi ben atacaktım.Tam atacakken gözüme bir şey çarptı.Bir an dikkatim dağıldı,afalladım.Tabi benim serviste afalladı.Top,bakakaldığım taşımsı varlığın kafasına DANK diye çarptı.Allah'ım neden bütün taş varlıkları kendime düşman etmek zorundayım.Sakarlığımın tam zamanıydı di mi?
Ben mallıklarımı düşünmeyi bırakıp dünyaya döndüm ve ağır adımlarla özür dilemek için ona doğru ilerledim.Çocuk, şaşırmış bir şekilde suçluyu arıyordu.Tabi o kişi ben oluyorum malesef.Ürkek bir ceylan gibi ona doğru ilerlerken beni farketti.Göz göze geldiğimizde gözleri ışıldadı ve gülümsemesi ışıl ışıl lacivert gözlerine ulaştı.
"Ya...Ben...Çok...Çok özür dilerim.Bir yerine bir şey oldu mu?"
"Geçirdiğim beyin travmasını saymazsak gayet iyiyim."Tabi ya, top kafasında patladı çocuğun.
"Ya,çok pardon.Nasıl özür dilesem bilemiyorum.Gerçekten."Bu sözlerim üzerine kahkaha attı.Çok güzel güldüğünü söylememe gerek var mı?
"Ne?Komik bir şey mi dedim?"
"Sözlerin değil ama yüzündeki ifaden çok komik."Pancar gibi kızardığıma yemin edebilirdim.
"Merak etme,bir şeyim yok.Rahat ol!"diyerek içime su serpti.
"Elaaaa...Hadi kızım oynamaya niyetin yok galiba." diyen Miray'ın sesini duydum.
"Tekrar özür dilerim." diyerek arkamı dönmüş gidiyordum ki "Görüşürüz Ela" diye seslendi.Şaşkınlıkla arkamı döndüm
"Adımı nereden biliyorsun?" dedim kendimden emin.
Sanki dünyanın en saçma sorusunu sormuşum gibi bir bakış attı.Ellerini cebine koyup omuz silkti ve gülmeye başladı.
"Az önce arkadaşın Ela diye bağırdı ya" dedi.O an pancarlığım tavan yaptı.Saçmalıkta zirve! Tam geri gitmeye hazırlanıyordum ki söylediği şey durmama neden oldu.
"Sen benim adımı sormayacak mısın?" dedi.
"Sormam mı gerek?"
"Evet,bence gerekiyor."
Derin bir nefes aldım."Peki tamam.Çok istiyorsun madem sormamı.Adın ne?"
"Ayaz" dedi ve arkasını dönüp kendinden emin yürümeye başladı.Nefesimi geri verdim ve tuttuğumun farkında değildim.
Bu da neyin nesiydi böyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Böyleyim
Teen FictionAşk mı? Dostluk mu? Yoksa her ikisi de mi? Ya da hiçbiri mi?