Cam kenarında oturmuş, gecenin karanlığında cama vuran yağmur damlalarını seyrediyordum. Kar yerini şiddetli yağmurlara bırakmıştı. Kışın gelmesini karın yağmasını bekleyen ben bu kez kışın bitmesini istiyordum. Çünkü bu kış bana yaramamıştı.
Sorun kışta değil bendeydi. Onu dört gözle beklediğim halde gitmesini dört gözle bekleyen bendim. Oysa o sadece mevsiminde yağıyordu. Zamanı geldiğinde...
Kışı sevdiğim gibi sevmiştim Rüzgar'ı da... Gelmesi için bekleyip çok durunca da sıkılmıştım.
Rüzgar'a geri dönmek istememiştim ama dönmüştüm. Ayaz'a "Ne unutması?" demek istemiş ama "Unutalım." demiştim. Ben böyleydim. Ne istediğini bile bilmeyen biri.
Uykumun olduğunu hissediyordum ama uyuyamıyordum. Uykuyla verilen savaşımı ne zaman yendiğimi hatırlamıyorum ama bir ara uykuya dalmışım.
Güneş yüzüme vurduğunda kalkıp hazırlandım. Dışarı çıkıp geceki yağmurdan dolayı ıslak yerlere baktım. Kuruyacak gibiydiler. İnşallah bugün de yağmur yağmazdı.
Yarıyıldan sonraki ilk okul günümüz. Ilk defa Ayaz tarafından bekletiliyorum. Normalde hep beni beklediği için bu duruma pek de alışkın değilim. Hatta Ayaz'ın saniye saniyesine aynı saatte kalktığını düşünüyordum.
"Günaydın." diye yanıma gelen Ayaz'a baktım. "Beklettim, özür dilerim."
"Beni nasıl bekletirsin? Mükemmel erkek profilin zedelendi." dedim bir taraftan yürüyerek.
Montumun kocaman tüylü şapkasını kafama geçirdi. Onu takınca önümü zor gördüğüm için kafamı kaldırıp Ayaz'a baktım.
"Bekletmeden önce mükemmel erkek mi olduğumu düşünüyordun?"
Şapkamı açıp saçlarımı düzelttim. "Evet asla geç kalmayan, her zaman doğruları söyleyen, yanlış yapmayan mükemmel erkek."
Ayaz ve 'gamzesi' güldü. "Vay canına bu kadar iyimiymişim ben? Hiç haberim yok."
Bu sırada tekrar arkama geçip şapkamı taktı. "Ayaz! Bütün laflarımı geri alıp seni dünyanın en gıcık erkeği seçiyorum."
"Oo yapma! Bu utançla nasıl yaşarım?" dedi şapsal gülerek.
Şakadan koluna bir yumruk attım. İkinciyi atarken elimi tuttu. Arkadan bir korna sesi...Kaldırımdan yürüyorduk oysaki.
Didişmekten anca sokağın başına gelebilmiştik. Arkamı döndüğümde arabadan inen Rüzgar'ı gördüm. Bize doğru geldi.
Beni almaya gelirken haber verirdi. Üstelik Ayaz ile gideceğimi de biliyordu. Neydi bu şimdi?
Belimden tuttu. "Günaydın aşkım."
"Günaydın."
Tam dudaklarıma uzanmışken yanağımı çevirdim. Öpücüğü dudağıma değil, yanağıma oldu. Bu sırada Ayaz kötü kötü Rüzgar'a bakmakla meşguldu.
"Seni almaya geldim."
Bakışlarımı Ayaz'dan çekip Rüzgar'a baktım.
"Ben Ayaz ile gideceğimi söylemiştim Rüzgar." dedim soğuk bir sesle.
"Tamamen aklımdan çıkmış." dedi yalandan olduğu çok belli bir şekilde.
Belimi tutan elinden kurtuldum. "Ben Ayaz ile gideceğim."
Ayaz'a baktığımda, yoktu. Gitmişti. Güne ne kadar güzel başlamışken on dakika geçmeden bozulmuştu.
Rüzgar arabaya doğru yürümeye başladı. "O gittiğine göre artık benimle gelirsin herhalde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Böyleyim
Roman pour AdolescentsAşk mı? Dostluk mu? Yoksa her ikisi de mi? Ya da hiçbiri mi?