𓆩 𓆪
Yolların uzayıp vardığı yerde
Gözlerinde açılmaz bir perde... Sözler sevmeye gelince
baştan sona yürek kesilenler....
Nerede?- G.D
Bölüm 32: "Yeniden yenilmek gibi..."
Hani bir zamanlar beyaz demiştim size... Umudun rengi....
Ben o beyazı bugün yeniden görmüştüm. Hiç tanımadığım birinin ellerinde, bana bakarken acıyan gözlerinde, titreyen sesinde...
Tanımıyordum. Oysa umuttu. Herşey unutsamda bu hissi biliyordum. Tanıyordum. Umudun o cansız pırıltısını kimin gözlerinde görsem tanırdım.Bu kez kendi kararımla, hiç korkmadan bitirecektim bu hikâyeyi. Yemin ederim, bile isteye ölüme gidecektim. Benim için ölüm, artık çok sevdiğime kavuşmaktan başka hiç bir şey değildi. Aylardır kaldığım odanın gri köhne duvarlarına bakarken, düşünmüştüm. Ölürsem kurtulurdum. Ölürsem kavuşurdum.
Ama ölemedim.
Defalarca kez savrulupta hayatta kaldığım bir sarmaldı, bu. Yaşatmıyorken öldürmüyordu bile.
Öyle bir öfkeydiki içimdeki, çıtım dahi çıkmıyordu. Kimseye değil, sadece kendime karşı olan öfke...
Nereye kadardı? Ne zaman bitecekti?
Sırtımda, tişörtümün hemen dışından hissettiğim hisle soluk aldım. Kendimi onun altından kurtarıp bedenimi alçak teras duvarının tırtıklı alçısına dayamıştım. Kafam allak bullakken nasıl bu kadar canlı hissedebilirdim ki?
Acı ve sessiz bir inlemeyle ağzımın içinde küfür savurup ona baktım. Neden gelmişti sanki?"Bana öyle bakmayı keser misin?"
Cevap vermedim. Onun yerine yeniden bir küfür savurup başımı dizlerime gömdüm.
"Küfür etmekle kurtulamazsın. Kafayı mı yedin sen?!"
Kafamı olduğu yerden kaldırmadan alayla kahkaha atıp "Evet!"diye bağırdım. Sesim boğuk çıkmıştı. "Tam üzerine bastın!"
"Ah, hadi ama!" Öfkeyle bağırdığını duymuştum. Ardındanda yaşlandığım duvara inen bir tekme darbesinin pürüzlü sesini. Ona neydi? Ne karışırdı? Bu benim hayatımdı! Defolması gerekiyordu!
Sonunda kafamı kaldırıp ona doğru baktığımda tiz bir sesle "Sana defalarca kez git dedim!" demiştim. Ardından gözyaşlarım yeniden akmaya başladı. Oysa ağlamıyordum. Öfkeden yüzüm alev gibiydi. O an gözlerimi oyup yuvalarından çıkarmamak için kendimi zor tuttum. Lanet olsun! Şimdiye çoktan ölmeliydim!
"Ne yapacağımı sana sormayacağım Fıral!"
Yeniden yüksek sesle güldüm. "Öyleyse..."dedim olduğum yerden hızla doğrulup. Sol kol dirseğim acıyordu. Düşerken vurmuş olmalıydım. "Sen benim ne yapacağıma nasıl karışırsın he?!"
Tam karşısında dikilirken gözyaşım akıyor, göğüs kafesim şiddetle inip kalkıyordu."Bağırmayı keser misin? Herkesi başımıza toplayacaksın!"
"Bağıran sensin gerizekalı!"
"Burada bir gerizekalı varsa o da sensin! İntihara kalkışmak ne demek!?"
Bir adım daha yaklaştım. "Sana ne! Sana ne he! Bu benim hayatım! Sana ne!"
"Sen hastasın!"
"Evet, hastayım! Koş ablana yetiştir hemen! Artık hiçbir şey umurumda değil! Şimdi değilse bir sonrakinde nasıl olsa yapacağım! Bitecek bu işkence!" Tüm sözlerimi yüzüne kustuğumda bir an olsun beklemeden geriye dönüp teras boyunca hızla yürümeye başladım. Başım dönüyordu. Odaya dönene kadar bayılmamalı, bir here yığılmamalıydım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
F I R A L
किशोर उपन्यासYüreğimdeki kırlangıç ile karşımda duran sapana bakıyordum. Gün gelip beni vuracaktı. Ama belki de ölmeye bile değecekti. . . . . 2020/4 ŞUBAT