BÖLÜM 31: "Yakın Geçmişin Sanrıları"

199 9 25
                                    

Bölümü yazarken bu güzel şarkıyı dinledim. Hissettirdikleri bambaşka... Sizlerin olsun❤️




BÖLÜM 31: "Devam etmek zorundasın."


Yeniden nefes almak için bir ilham...
Yaşama dair tek bir umut zerresi....
Devam edebilmek, bıraktığın yerden geride kalan herşeyi devralmak...

Tüm bunlar için güç gerekirdi. İçinde bir yerlerde hâlâ yaşama tutunma arzusu...

Tabiii birde ölmeyi bile becerememiş, göze alamamış herkes gibi yaşamaya mecburlar vardı. Öyle bir mecburiyetki, yaşatmayan bir hayat.
Üzerine yıkılan dünyanın tozlu havasını solumak gibi. Çaresizce debelenip bir türlü karanlıktan güneşi bulamamak gibi...

Yaşamak, aslında yaşayamamak.

Yaşamdan yorulan herkes gibiydim. Çareyi çaresizce uykuda arıyordum. Oysa artık rüyalarım dahi hep aynıydı.

"Du-... musun? Fıra..."

Güçsüzdüm. Yenilgilerden oluşan kocaman bir öbektim. Üstelik artık bedenimi dahi kontrol edemiyordum. Nerdeydim? Ne hâldeydim? Artık bunların benim nezdimde hiçbir önemi yoktu.
Sonra sesler gitgide netlik kazandığında sızlayan ciğerlerime kesik birkaç hava çektim. Gözlerimi açamıyordum. Acıdan feryad eden ciğerlerim dışında hiçbir organımı ya da uzvumu hissedemiyordum.

Sonra aynı boğuk ses yeniden duyuldu. "Fıral? Haydi canım..."

Geçen her saniyenin sonunda benliğimde dolaşan hisssizlik yok olmaya başlamış sonunda azda olsa birşeyleri anımsayabilmiştim. Birileri yüzümü avuçluyordu. Aynı yumuşak ses defalarca adımı sayıklıyor, cevapsız kaldığı anlarda bıkıp usanmadan yeniden tekrar ediyordu.

Yeniden kesik bir nefes alıp gözlerimi yoğun ışığa açtım. Beyaz bir ışık gözlerimin içine içine nüfuz ettiğinden acıyla inleyip yüzümü buruşturdum. Sonra o ışık söndü ve o yumuşak ses umutla cıvıldadı. "Ah, nihayet kendine geldi. Onur? Bir bardak su getir."

Önce elimi kavrayan sıcak eli gördüm. Sonra bana şevkatle bakan otuzlu yaşlarının ortasındaki güzel kadını. Bu kimdi? Neden benimleydi? Adımı nereden biliyordu?

"Kendini nasıl hissediyorsun?"

Doğrudan gözlerimin içine bakarak sorduğu soruya aldırış etmeden diğer elinde tuttuğu ışığa baktım. Bu, doktorların elinde çok kez gördüğüm bir ışıktı. Göz bebeklerimi kontrol ederlerken defalarca kez bu sinir bozucu aydınlığa maruz kalmıştım. İyi ama bu kadın kimdi?

"Sen?"dedim acıyla. "Sen kimsin?"

Yüzündeki samimi gülümseme yerini hüzne bırakırken uzanıp yüzümü avuçladı. "Ben Melike. Senin doktorunum."

Doktor mu?

Bakışlarımı kaçırıp etrafta gezindirdim. Burası hastane değildi. Burası bir evdi ve ben o evin üçlü koltuğunda boylu boyunca yatıyordum. Huzursuzluk içinde bedenimi kıpırdatıp olduğum yerde duruşumu dikleştirdim. Kadının sıcak eli hâlâ tenimdeydi. Sorgularcasına ellerimize baktığımda gördüm. Ellerim is içindeydi. Onunkilerde öyle.

"Neredeyim ben?"dedim bu kez.

Gülümsedi. "Benim evimdesin. Merak etme, güvendesin."

Yüzümü buruşturup yeniden sordum. "Neden senin evindeyim?"

F I R A L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin