BÖLÜM 18: "Yabancı"

348 26 33
                                    

Selamlar. Sonunda buradayım.
Biliyorum yine uzun bir zamandır yoktum. Bu yüzden mesajlar ve yorumlar aldım. Ayrıca aklınızın bir yerinde yazarınız olarak var olmak harika hissettiriyormuş, bunu da anladım.
Şu sıralar mental olarak zor bir dönemden geçiyorum. Gerek yaşadığım şeyler, gerek umutlarımın üzerine çöken gerçeklik sayesinde kendimi derin bir boşluğa dalmış gibi hissediyorum. Sanırım hayat savaşımın kaybettiğim kısmındayım. İyi hissetmiyorum ve bir şeyler üretmeyi geçtim, düşünecek mecalim bile yok.
Uzun zaman önce kendime çizdiğim yolumu kaybettim. Tekrar bulmam benden zamanımı, hevesimi ve mutluluğumu alacak biliyorum. Beni eksiltecek biliyorum. Ama ben yinede en az zararla bu durumdan kurtulmaya çalışıyorum. Birgün bitecek. Her şeyin bittiği gibi bitecek.
Söylediğim şeyler oldukça kafa karıştırıcı bununda farkındayım. Yinede sizler benim ikinci ailemsiniz ve ufakta olsa bunları sizinle paylaşmak istedim. Dertler paylaşınca azalırmış. Umarım azalır. Sözün özü iyi değilim. Ama olacağım, olmak zorundayım.
Sanırım gereksiz uzattım. Ehem, her neyse...
Onca şeyin arasında sizinle birlikte 1. Yılımıza doğru gidiyoruz. Elbette buna özel olarak bir bölüm gelecek. Sizleri daha fazla bekletmemek adına elimde olan bölümü yayımlamak istedim. Kısalığı için üzgünüm. Umarım mazur görürsünüz.
Ve hâlâ buralardaysanız ne mutlu bana:))
Kafamın içinde kurduğum dünyamın kocaman yürekli insanları, sizleri seviyorum.


KEYİFLE...


BÖLÜM 18: "Tanıştığımıza memnun oldum Fıral."


4 Yıl Sonra...

Birkaç kanat çırpışı...
Tenini ısırıp tüylerini bilinmezlikle savaşırcasına ayağa kaldıran soğuk rüzgâr...
Rüzgâra karışan hiçlik kokusu...
Tanıdık bir his. Hissedilen ve kaybedilen. Hissedildim. Kaybedildim.

Ben çoktum. Hiç edildim.

Tek başıma çıktığım bu yolda onca insan sarmaladı dört bir yanımı. Yalnızlığımın çaresini bulmuşlardı onlar. Sonra gökkuşağı renginde kalabalığa karıştı ellerim, sözlerim ve gülüşlerim...

Uzun bir yol...
Kilometrelerde bile karşılığı olmayan upuzun bir yol...
İnsanlar geldi. İnsanlar gitti. Oysa zaten bu yolda en yakın dostum zamandı. Gelenleri zaman alıştırdı. Gidenleri zaman unutturdu.

Unutturabildi... mi?

Zamanım şimdi dördüncü yılında ve yaşım ilk aşkımdan, ilk mutluluğum ve ilk yenilgimden uzakta. Koşup durduğum sondan çok uzakta.
Yüzlerce gün, onlarca ay...
Üzerime yığılan zamanın enkazıyım şimdi. Hiç bir şeyi unutturamayan zamanın unuttuğuyum...

Dünyada bana bahşedilen bedenim soğuk bir sandalyenin üzerindeyken ruhum hiç görmediğim, gitmediğim bir yerdeydi. Üşüyordum. Sert esen kış rüzgârı üzerime minik yağmur damlalarını bırakıyordu. Gözlerim annemin yuvasında, gök'arkadaştaydı. O yine ağlıyordu.

Sonra oturduğum çatı katının üzerinde küçük bir kuş sürüsü belirdi. Metrelerce yukarıda tam üzerimde uçup duruyor, belli belirsiz daireler çiziyorlardı. Oturduğum yerden hiç kıpırdanmadan usulca başımı kaldırıp onlara baktım.

Yanaklarıma değip, gözlerimi istila eden damlalar vardı. Yine de baktım onlara. Sonra alıştım. Yağmura ve dokunuşuna. Sahi, neydi bu kuşlar? Neden böyle uçuyorlardı?
Yutkunup gözlerimi daha da kıstım. Bedenim artık belirgin bir şekilde titriyordu. Ona ayak uyduran dişlerimi sıktım. Tepemde uçuşup duran kuşlara baktım yine. Ancak o zaman farkedebilmiştim... Bunlar kırlangıçtı.

F I R A L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin