BÖLÜM 15: "Hayat Kırıklıkları"

452 23 19
                                    

BÖLÜM 15: "Katilin kızı..."

Bandana üzerindeki kurumuş kan lekelerine odaklanmış hâlde odamda öylece oturuyorken, gözlerimi kısıp sakince nefes verdim. O gece o yarış alanına benim için gelmiş, Mehmet'i o hâle sırf bana dokunduğu için sokmuştu. Kendi canını sırf benim için yakmıştı.

Gülümsedim.

Ardından kendime kızıp dudağımı dişledim. "Aptal."dedim fısıldayarak. Ondan kurtulmaya çalışırken bile ona daha fazla bağlandığım için aptaldım.

Etrafta duvarda asılı duran saatten gelen ritmik seslerden başka bir ses yoktu. Sıkılıyordum.
Başımı kaldırıp doğrudan pencereye baktığımda mermer pervaz üzerinde duran küçük kar küresini gördüm. Daha da çok sıkıldım.

O konuşmadan sonra tam iki gün geçmişti. Ali Eren'i bir daha hiç görmemiştimde... Oysa içten içe endişeleniyorken bir taraftanda sakinliğimi korumaya çalışıyordum. Tüm yaşananlar ve yaşanma ihtimali olan şeyler zaten yeterince ağır gelirken birde onu göremeyip korkmak, acıya basılan tuz tanecikleri gibiydi.

Hatırlamak, en büyük cezaymış aslında hiç unutmamış olanlara...

Bir an olsun unutamadığım gerçekleri tekrar tekrar hatırlamakla lanetlenmiş gibiydim. Bu korkunç sarmal ruhumu eritiyordu.

İçinde bulunduğum bilinmezlikte boğulmamak için uzunca bir zamandır oturduğum yerden hızla doğrulup avucumdaki kanlı bandanayı aldığım yere, tekrar çekmeceye bıraktım. Ardından usulca soluma dönüp pencere pervazında duran küreye baktım. Bize baktım.

Bir şeyler yapmalıydım ki zaten yeterince hiçbir şey yapmamışlığım vardı.

Pantolonumun arka cebine uzanıp telefonumu elime aldım ve arama kayıtlarında ihtiyacım olan numarayı aramaya başladım. Nitekim çok geçmeden bulmuştumda...
Telefonu kulağıma götürüp karşıdan gelecek olan ilk tepkiyi beklemiştim.

"Beni şaşırtıyorsun."demişti duymaktan nefret ettiğim ses. Onu duymazlıktan gelip doğrudan konuya girdim. "Konuşmamız gerek."

"Dinliyorum?"

Bıkkınlıkla soluyup yönümü pencereye çevirdim. "Yüz yüze."

Bir süreliğine sessizlik oluştuğunda kaşlarımı çatmıştım. Ama çok geçmeden istediğim cevabı aldım. "Tamam. Göndereceğim adrese gel. "

Ali Eren'i görmeden geçen bu iki gün boyunca neredeyse her dakika ne yapmam gerektiğini düşündüm. Beynimi kemirip duran çılgınca fikirler yüzünden kimi zaman kendime hayret etsemde nihayetinde olabilecek en uygun planı aklımda bir yerlere kazımıştım.

Şimdi geriye tek kalan planı başlatmaktı.

Babamlar kahvaltıdan hemen sonra şirkete gittikleri için ben Eray ile birlikte evde kalmıştım. Ama o da internetten tanıştığı kızla buluşmak için gittiğinde bu kez tamamiyle yalnız kaldım. Kimse yokken evden çıkmak kolay olacaktı. Bu yüzden telefonu cebime geri koyar koymaz hemen çıkışa yöneldim.

Ceketimi giyinip çantamıda elime aldığımda bir sonraki adımım kapının dışıydı. Hızla yürüyüp kendimi sokağa attığımda ise bu kez havanın ılık esintisi yüzümü okşamıştı.
Gerginlikle soluyup cebimde titreyen telefonuma baktım. Beklediğim mesaj gelmişti ve adreste hiç bilmediğim bir yere aitti. Yinede bir sıkıntı çıkmayacağını umarak telefonu kapatıp bu kez çantamın içine attım.

Sıktığım dudaklarım arasından belli belirsiz bir şekilde. "Yap şu işi."dedim. Bunu söylerken dikkatim önümde uzayan ve bitmek bilmeyen toprak yol üzerindeydi. Bu yüzden biraz ileride beni bekleyen şeyi görmemiştim bile.

F I R A L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin