BÖLÜM 23: "Ölürken bile bencilsin."
Ellerim kırmızının en günahkâr tonuna bulanmıştı. Büründüğüm bu rengin ucunda bir insanın canı yatıyorken onun masum bakan gözlerinin penceresinden görebildiğim tek şey içeride sıkışıp kalmış olan çocuktu. Onu kınamak, adının yanına 'Katil' ibaresini yerleştirmek mümkün olur muydu? Hayır. Yapamazdım. Benim nezdimde bu mümkün olamazdı.
Yılların hasretiyle tutunduğum dudakları nefesim olmuştu. Deli bir cesaret rüzgârına kapılıp yaptığım şey, belki de en büyük pişmanlıklarımdan biri olacaktı. Yine de o an bunu umursamadım. Yüreğimde taşıdığım aşk, bunu çoktan hak etmişti.
Saniyeler ya da dakikalar önemli değildi. Çünkü, hemen ölsem bile ruhum, aklım, tüm arzularım bu anda kalacaktı. Dudaklarım hâlâ onunkiler üzerindeyken olup biten her şey, yaşatılan ya da yaşanan tüm acılar bomboş gelmişti. Onun ya da benim kim olduğu artık önemli değildi. Dokunduğum şey bir tenden daha fazlasıydı, biliyorum.
Kış soğuğu ıslanmış bedenlerimize her değdiğinde ikimizde ürperiyor, yerli yersiz irkiliyorduk. Yine de ayrılmadık. Yeniden tanışıyormuş gibi öylece durup birbirimizi dinledik. Eskiden konuştuğunda yüzüme vurup geçen nefesi şimdi dudaklarımda yer edindi. İmkânsızlığına bile alıştığım bu adamın benimle olduğuna inanamamıştım.
Dudaklarımı geriye çektiğimde durup gözlerine baktım. Aşağı doğru inen kaşlarından kirpiklerine doğru yağmur damlaları akıyordu. Uzanıp gözlerini öpmek istedim. Her şeye rağmen dünyaya, bana o çocuksu acıyla bakan gözlerini...
Durdum. Zaten biraz evvel yaptığım şey gerçek olamayacak kadar hayâldi. Üstelik bana karşılık bile vermişti. Biliyorum. Çünkü, dudaklarım onunkileri bulduğunda beni kabul etmişti. Hissettim. Çoğu kez aksini iddia eden şeyler yapsa bile bir yerlerde beni hâlâ sevdiğini hissettim.
Ellerim hâlâ yüzünü tutuyordu. Tıpkı onunkileri benim yüzümü tuttuğu gibi. Ne geriye çekilmeye ne de bir kez daha ileriye gitmeye cesaretimiz yoktu. Durup gözümün ulaşabildiği kadarıyla tüm yüzünü tekrar tekrar inceledim. Sanırım artık ağlamıyordu. Daha çok yeni bir şeylerin farkına varmış gibiydi. Uzun zamandır yok saydığı şeylerin...
Yutkunup ilk adımı ben attım. Ama geriye doğru bir adım. Ellerim onun başını serbest bıraktığında o da bana ayak uydurup geriye çekildi. Yanına düşen ellerini gördüm. O ellere tutunmak istedim. Sustum. Zaten uzunca bir zamandır yaptığım şeyden ileriye gitmeli, herhangi bir şey söylemeliydim. Bu yüzden kıpırdanıp bakışlarımı yine onun güzel yüzüne çevirdim. O ise zaten bana bakıyordu.
İnce bir çizgi hâlinde açılan dudaklarım arasından kesik ve hızlı bir soluk verip "Ben..."dedim. "Hâlâ o gecedeyim. Hâlâ bıraktığın yerde." Dilimden düşüp dudaklarımdan firar eden her bir kelime benim iznim olmadan çıkıp gitmişti. Umursamadım. Nihayetinde bu gerçekle ölüp gitmek şu ankinden daha az acı verici olmazdı. İçim rahattı.
Sustu. Olumsuz bile olsa tek kelime etme tenezzülünde bulunmamıştı. O an durup kendi kendime kızdım. Onu öptüm diye ve o da bana karşılık verdi diye daha fazla ne bekleyebilirdim ki? Araya örülmüş dört yıllık bir duvar yıkılmazdı. Çok sevmek her zaman her şeye yetmezdi.
Gözlerimi ondan alıp kucağımda duran ellerime verdim. Avuçlarımdan süzülen kanlı sular bile bana ondan kalandı. Gitmek, bu kez gerçekten kabullenip gitmek zor olacaktı. Utanmalı mıydım? Asla. İnsan sevdi diye, bunu ilk defa cesurca belli etti diye utanmamalı. Sevmek çoğu şeye yetmese bile buna yetmeliydi. Kıpırdanıp açık olan avuçlarımı kapadım ve sıktım. Ama sonra...
Islanıp yüzüme yapışan saçlarımın üzerine başka bir soğuk deydi. Onun elleri bir kez daha yüzümü kavradı ve bu defa tereddüt etme gereği bile duymadan beni kendine doğru çekip sıkıca sarıldı. Bu kez beni kendine çeken o'ydu. Üstelik bedenim bu defa tamamiyle onunkine dayanmış, kollarım omuzları üzerinden istemsizce birleşip bağlanmıştı. Göğsümün boşta kalan kısmını onun yüreği doldurdu. Ve benim yüreğimde dahil olmak üzere tüm bedenim durmadan ona koşuyordu. Çünkü o, geceler boyu duyduğum özlemin sebebi, karanlığımın delicesine parıldayan ışığı, kirlenmiş dünyada varlığının huzuruna sığındığımdı. Onu seviyordum. Biliyorum, o da beni...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
F I R A L
Teen FictionYüreğimdeki kırlangıç ile karşımda duran sapana bakıyordum. Gün gelip beni vuracaktı. Ama belki de ölmeye bile değecekti. . . . . 2020/4 ŞUBAT