BÖLÜM 9: "Sen Kırmızısı"

1K 41 9
                                    


BÖLÜM 9: "Ve sen, beni bu yola iyi ki ittin."

Birgün her nefes karışır bir başka nefese... Her yarım can bir başka canda tamamlanır. Eksik kalan cümlelerin sonunu bir başkası noktalar. Ve birgün, hiç yara almamış gibi iyileşir her ten. Ve bazen de hiç gitmemiş gibi gelir giden.

Dokunuyorum. Huzura karışıyorum. Gözlerimi kapayıp karanlığa dönüyorum yüzümü. Sonra O'nun yüzü değiyor gözlerimin aynasına...

Gülüşüyle gülümsüyorum. Nefesinde ki sıcaklığa gömüyorum ruhumu. Çıkıp geliyor bilinmedik bir yoldan. Sonra eskimiş pencere pervazına kayıyor gözüm. Sonra yere ve sonra kendime. Ellerim. Yana açılmış beyaz bir bez parçasıyla yatağın demir başlığına bağlanmış. Bağırıyorum. Ama dudaklarım zerre kımıldamıyor. Bakışlarım tekrar pencereden dışarı kaydığında korkuyla büyüyor gözlerim. Tekrar bağırıyorum. Ses yok.

Biri dokunuyor saçlarıma. Dönüyorum yüzümü bilinmedik bir karanlığa. O'nu görüyorum. Nefesi okşuyor yüzümün her bir santimini. Gülümseyerek bakıyor kuruyan dudaklarıma.
Ve o an özgürlüğüne kavuşuyor ellerim. Yorgunlukla tükenen bileklerim siyah çarşafın üzerine düşüyor. Konuşmak istiyorum. Ama ellerimi bağlayan bez parçası bu kez dudaklarıma baskı yapıyor. Sonra ellerim yok oluyor. Ayaklarım. Bedenim. Bir bir yok oluyor. Bağırmak istiyorum. Delicesine bağırıp bu girdaptan kurtulmak.

Tekrar ona dönüyorum yüzümü. Hâlâ gülümsüyor. Göz bebeklerine karışıyor soluk yüzüm. Uzanıp bez parçasından kurtarıyor benliğimi. Yavaş yavaş varoluyorum. Ellerim. Ayaklarım. Tüm bedenim yeniden tamamlanıyor. Kavuştuğum ellerimle kendimi sıkıca ona bastırıyorum. Üzerindeki beyaz gömleğin yakalarına yapışıp uzun zamandır açılmayan dudaklarımı aralıyorum. "Öldürücekler! Ne olur bırakma beni." Boynuna değiyor yüzüm. Kokusu dolduruyor ciğerlerimi. Eli sarıyor belimi. Ve tüm karanlıklar bir anda kavuşuyor beyaza.

"Öldürecekler! Neler olur bırakma."dedim tekrar. Nefesim bana bile yetmezken bağırmaya çalışıyordum.

Son gücümle nefes alıp "Öldürecekler."dedim çaresizce.

"Bırakma!" Ufak çaplı bir sıçrayışla araladığım gözlerimin hemen önünde gördüğüm yüz donup kalmama sebep olmuştu. Zeynep üzerime eğilmiş kocaman gözleriyle beni izliyordu. Olduğum yerde hafifçe kıpırdanıp şakaklarımı ovuşturdum. "Kim öldürüyormuş benim aşkımı?"dedi birkaç adım gerileyip. Elini beline koyuşundan peşimi bırakmaya niyetli olmadığını anladım. "Sadece bir rüyaymış."dedim hafifçe öksürüp. Evet. Sadece bir rüyadan ibaretmiş.

"Orasını anladık. Ee anlatsana."deyip hemen yanıma geldiğinde neredeyse üstüme oturuyordu. Bedenimi bir hışımla kenara çekip kendimi kurtardım. "Kötü adamların olduğu bir kâbus işte." Ama bana inanmadığını gözlerindeki alaycı bakıştan anlamıştım.

"Orasınıda anladık. Yahu kime 'Beni bırakma' diyordun? Ondan bahsediyorum ben."dediğinde uzanıp sehpanın üzerindeki çiçek motifli kurabiyelerden birini ağzına attı. "Anımsayamıyorum."dedim. Ama buna da inanmadı. İşleri zorlaştırmayı neden bu kadar seviyor ki? "Öyle güzel bir suratı nasıl anımsayamazsın cidden anlamıyorum."deyip iki elini kaldırdığında sinir bozucu bir tırnak hareketi yaptı. Gözlerimi yuvarlayıp oturduğum yerden kalktım ve pencereye yöneldim. Mart neredeyse bitmek üzereydi. Bahara yalnızca birkaç gün kalmasına rağmen hava öylesine soğuktuki dışarı çıktığınızda kemiklerinize kadar donuyordunuz.

O günde oldukça soğuk bir gündü. Ama o dükkân. Onun gözleri, elleri, göğsü dünyadaki en sıcak yerden bile daha sıcaktı. Gitmemişti. Gidememişti.
Ve saatlerce onunla kalıp sadece susmuştum.

F I R A L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin