BÖLÜM 7: "Canım, seni istiyor."
Her insanın hayatında mutlaka unutamadığı bir an vardır. Sürekli hatırlamak istediği ya da 'Keşke hafıza sildirmek mümkün olsa' deyip kahrettiği.
Bu anı unutmalı mı yoksa her fırsatta hatırlamalı mıyım bilemiyorum.
Yanlış her daim yanlıştır. Ve biliyorum. Ben yanlış yapıyordum. Ve onu da yanlışa sürüklüyordum.Uzunca bir süre sessizlik içinde kalıp söylediği şeyi kavramaya çalıştım. Elim hala elinin üzerinde duruyorken ani bir farkındalık ile geriye çektim. Hızla terlemeye başlayan avuç içlerimi pantolonumun üzerine sildiğimde aynı anda ayaklanmıştım.
"Gitmem gerek."
Hiç olmaması gereken bir şey olmuş, hiç söylenmemesi gereken şeyler söylenmişti. Ve ben en iyi bildiğim şeyi yapıyor, kaçıyordum.
Sınıfın ortasına doğru ilerleyip yerde duran çantamı hızla kavramıştım. Bir an olsun geriye bakmadım. Eğer bakarsam belki de gidemezdim.
Olabildiğince hızlı adımlarla sınıftan çıktım. Geride bıraktığım her neyse umurumda değildi. Düşünmek yoktu.Eve geldiğimde direkt odama gidip bir duş alacaktım. Ama kapıdan girer girmez burnuma gelen yemek kokularıyla duraksayıp kaşlarımı çattım. "Baba?"dedim sorarcasına. Bir süre cevap gelmediğinde ürkek adımlarla ilerleyip mutfak kapısına kadar geldim.
Bizim mutfağımızda otuzlu yaşlarda bir kadın vardı. Kapının pervazına dayanıp sessizlik içinde bir süre onu izledim. Dalgınlık içinde geriye döndüğünde korkuyla irkildi."Merhaba?"deyip gülümsedim.
"Merhaba hoşgeldiniz. Kusura bakmayın geldiğinizi duymamışım."
"Siz?"dedim tekrar sorarcasına.
Elindeki bezi bırakıp tekrar bana döndüğünde "Bugün işe başladım."dedi. Evet yeni bir yardımcıya ihtiyacımız olduğu kesindi. Ama ilk kez böyle genç bir kadın gelmişti. Ve benim babam hâlâ çok yakışıklı bir adamdı.
"Anladım. Kolay gelsin size."dediğimde geriye dönüp salona yöneldim. Babam koltuğa oturmuş elinde kahvesiyle kitap okuyordu. Beni gördüğünde gülümseyip "Meleğim, hoşgeldin."dedi. Çantamı koltuğa bırakıp hemen yanına kuruldum.
"Bu kadın nereden çıktı şimdi?"deyip sinirle soludum.
"Betül hanım. Yeni yardımcımız."dediğinde oturduğum yerden kalkıp karşısına dikildim. "Sevda teyze elli beş yaşındaydı."deyip duraksadığımda elimi saçlarımın arasından geçirdim. "Bu kadın en fazla otuz beş."
"Ne var bunda kızım?"deyip kitabına geri döndü. Bu kadar rahat olması sinirlerimi bozuyordu.
"Çok şey var baba. Bu kadını bu evde istemiyorum."
"Sırf sen istemiyorsun diye kimseyi işinden edemem Fıral." Sesi oldukça ciddi çıkmıştı.
"Baba lütfen."dediğimde elindeki kitabı sehpanın üzerine bırakıp usulca doğruldu. "Fıral aklın geçen şey sadece bir korku."deyip elini omuzuma koydu. "Ama imkânsız."
"Ben..."deyip kısa bir süre duraksadığımda hiç beklemeden kollarını bana sardı. İçime işleyen huzurla birlikte gözlerimi sıkıca yumdum. "Özür dilerim. Bir an için o kadını senin yanında... Sa-sanki mümkünmüş gibi..."dedim kekeleyerek. Elleri saçlarımda gezerken uzanıp yavaşça alnımı öptü. "Üzülme. Nasıl hissettiğini biliyorum. Sadece şunu bil. Annen bende hâlâ yaşıyor."
Ömrümce duyup duyabileceğim tanık olacağım en büyük aşka şahit olmuştum. Hâlâ da oluyordum. Biliyorum babam annemden başkasıyla olamazdı. Bazı ruhlar bazı ruhları tamamlamak için yaratılmıştır. Ve babam ruhunu tamamlayanı çok önce bulmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
F I R A L
Ficção AdolescenteYüreğimdeki kırlangıç ile karşımda duran sapana bakıyordum. Gün gelip beni vuracaktı. Ama belki de ölmeye bile değecekti. . . . . 2020/4 ŞUBAT