BÖLÜM 36: "En Doğru Yanlış"

152 10 34
                                    


BÖLÜM 36: "Kuşlara kanat açtıran..."

Hayatın içinde görünmez ipler vardı. Kimi boğazlara dolanıp canlar alan, kimide bileklere sarılıp birini bir başkasına bağlayan...
Ben bağlanmıştım. Tüm kaçışlar yine yalnızca tek birinde varış buluyordu. Bileğimde duran görünmez ipler vardı. Nereye kaçarsam kaçayım diğer yarımı bana bağlayan...

Başımızın üzerinde gök arkadaş öfkeyle kükrüyor, bulutlar annemin gözyaşlarını bizlere yağdırıyorken kırlangıçlar ise yalnızca ölümü bağırıyordu.

İstanbul'a dönmeyi aslında hiç ama hiç istememiştim. Ali Eren'i İzmir'de bırakıp gitmek, gecelerce uykularımı kaçırmıştı. Ama sonra, bana onları söylediği anda karar verdim. Benden korkmuş, belkide hayatını mahvedebilecek biri olduğumu düşünmüştü. O gece yaptığı şeyin sadece bir erkek dürtüsü olduğunu biliyordum. Nitekim bunu kendide defalarca kez dile getirmişti. Gözünde tehlike, bir hataydım.

Peki ya şimdi?

Şimdi neden burada, benimleydi?

Beni nasıl bulmuş, neden gelmişti?

Başımı yasladığım göğsün altındaki kalp delicesine çırpınırken hıçkırıklar içinde ağlıyordum. Titreyen dudaklarım ise tek bir şeyi fısıldıyordu. "Çok özledim."

Sırtımda duran elini nazik hareketlerle kımıldatıyor, acı vermekten korkarcasına okşuyordu. Burnumu göğsüne dayanmıştım. Her şeyiyle bambaşka biri olmuştu ama kokusu.... Kokusu hâlâ aynıydı.
Bir süre daha kollarında göz yaşı dökmüş, sıkıca tuttuğum bedenine özlemle sarılmıştım. Ama sonra uzaktan gelen sesle başımı kaldırıp bakmak zorunda kaldım. Şiddetle yağan yağmur her şeyi silip süpürmek istermiş gibi çetindi. Yazdan çok uzak bir yağıştı bu, sanki halimize ağlayan annem değilde evrendi.

"Fıral? Kızım?"demişti uzağımızda sırıl sıklam olmuş bir hâlde duran adam. Ayakkabıları çamura bulanmış, zaten eğik olan sırtı iyice kamburlaşmıştı. O an kendimi unutup ellerimi Ali Eren'den çektim. Hamlemle birlikte Ali Eren dönüp gerideki yaşlı adama baktı.

Titreyen dudaklarım arasından bir isim fısıltıyla kaçmıştı. "F-Ferdi amca?"

Yaşlı adamın ıslanan yüzü bir anlığına buruşmuş hemen ardındanda şaşkınlıkla gerilmişti. Bakışları Ali Eren'deydi. Olduğu yerden sendeleyip hemen yanında duran ağacın çatlamış kabuğuna dokundu. "Ah, sen..."demişti bize doğru işaret edip.

Bir şey yapmalıydım.

Olduğum yerden atılıp koşmuş, hemen Ferdi amcaya giderek titreyen ıslak ellerini tutmuştum. "Sakin ol Ferdi amca, beni dinle lütfen."

Ali Eren hâlâ geride tereddütle duruyordu.

Uzanıp parmağıyla yeniden onu işaret etti. "O, o Ali..."

"Ferdi amca, n'olur sakin ol. Sana her şeyi anlatacağım."demiştim. Uzanıp yüzünü kavradım ve bana bakmasını sağladım. "Şimdi değil, duydun mu beni? Şimdi değil. Lütfen yapma."

Yapmadı. Hiçbir şey yapamadı. Çünkü sonraki saniyede olduğu yerde çöküp kalmıştı. Korkuyla çığlık atıp adını haykırdığımda Ali Eren koşarak geriden geldi. "Hemen hastaneye yetiştirelim."demişti. Sonrasında kısa bir süre içinde onu Ali Eren'in dışarıda duran arabasına taşıdık. Tüm o yol boyunca sessizce gözyaşı döküp, Ferdi amcanın nefesini dinledim. Elim ise hep kalbinin üzerindeydi.

Ellerim defalarca kez sevdiklerimin kalplerindeki ritmi duymuştu. Ve ellerimden ilk önce Zeynep kayıp gitmişti. Sonrada Ali Eren. Şimdi avucumun hemen altındaki bu kalp ise durmamalıydı. Bir kez daha kaybedemezdim.

F I R A L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin