BÖLÜM 29: "Kırlangıç Mezarlığı"

179 11 4
                                    

Bölüm şarkısı / CEM ÇINAR & ONUR TAŞKAN : Olan biten 🎶

BÖLÜM 29: "Seninle olacağım..."


Yüreğim senelerdir bir kırlangıca yuvaydı. Onu, acımasızca vurmak isteyen tüm sapanlardan korumuştum.
Onu, kendimden bile korumuştum. Oysa şimdi yine yeniden yüreğimdeki kırlangıçla karşımda duran sapana bakıyordum.
O, ölümün tiksinç gülüşüydü. Gözlerimin önünde bana riyakârca bakıyordu.

"Senden yalnızca birini istiyorum..."dedi yeniden. İğrenç sesi bir kez daha kulaklarımı tırmalamıştı.

Titredim. "Hayır, hayır... Olmaz."

"Olacak. Bu gece buradan bir kişi eksik çıkacak."

Olduğum yerden iki adım geriye giderek bakışlarımı sevdiklerime çevirdim. Hangi birine kıyabilirdim ki? Yapamazdım. Hiçbirine bile bile zarar veremezdim.

"Beni al."dedim. "Beni öldür."

Silahını beline yerleştirip bekledi. Ardından iki yana düşürdüğü ellerini ağır bir tavırla pantolonunun ceplerine yerleştirdiğinde "Onlara karşı olan bu derin sevgin kalbime dokundu."dedi. Sonra kısacık bir duraksamanın ardından başını kaldırıp kahredici bakışlarını gözlerime dikti. "Ama kendini onlara feda edebilecek bir konumda değilsin. Sende buradan canlı çıkacaksın."

Avuçlarımı acıyla göğsümde birleştirdim. "Yalvarırım. Onları bırak."

Yüzündeki ifade değişti. Biraz önceki alaycı ifadeden geriye hiçbir kırıntı kalmadığını görmüştüm. Bu ifade hisssizlikti ve yalnızca hiçbir şey hissedemeyen bir ruha ait olabilirdi.

"Yaptıklarının cezasını çekeceksin, küçüğüm."dedi birden. Sonra donuk bakışlarla ekledi. "Çünkü, benimde bir kalbim olabileceğini unuttun."

"Ben sana hiçbir şey yapmadım."

"Yaptın."

Sustum. Onu yalnızca birkaç kez mecburi olarak görmüş, muhatap olmuştum. Ben ona ne yapabilirdim ki? Aklım almıyordu. Ruhum dahi sancırken fikirlerim eskiye gidip anıları kolaçan edemiyordu.

"Şimdi..."dedi sonra. "Kurtaracağın ilk kişiyi seç."

Geriye doğru baktım. "Bunu neden yapıyorsun? Neden?"

Yine aynı alaycı ifade yüzüne yerleştirdiğinde mavi gözleri hain bir ışıkla parladı. "Sevgili yeğenime ve sana, küçüğüm..."deyip durdu. Bir çırpıda beni baştan aşağı süzmüştü. "Unutulmayacak bir evlilik hediyesi vermek istedim. Ah, ama biraz erken gelmişiz. Daha nikâhınız bile kıyılamadan."

Benimle böyle umarsızca alay etmesine dayanamıyordum.

İçimde patlayan öfkeyle ona doğru koşup yakasına yapıştım. "Allahın manyağı! Senden nefret ediyorum! Rahat bırak bizi anladın mı! Rahat bırak! Artık düşmanlık etmekten vazgeç!"

Güçlü elleri kollarımı kavradığında bir bakışıyla geriden gelen adamlarını durdurmuştu. Sonra beni tutup yüzüne dahada yaklaştırdığında ondan uzaklaşmaya çalıştım. Ama karşı koyamıyordum bile.

"Bu artık düşmanlık meselesi değil. Eğer öyle olsaydı bu savaşı çoktan kazanmış olurdum."

"Ne o zaman? Bizden ne istiyorsun!"

"Ölüm. İstediğim ölüm. Ama öyle güzelsin ki küçüğüm."dedi yavaşça. "Seni öldürmeye kıyamam."

Midem bulantıyla yüzümü buruşturup dayanmayıp yüzüne tükürdüm. "Senden tiksiniyorum! Bırak beni! Çek ellerini üzerimden, çek!" Son cümlemi tamamlamama izin vermeden beni kuvvetle geriye doğru iterek bırakmıştı. Sendeleyip belimi beyaz şakayıklarla bezenmiş olan nikâh masasına çarptım. Canımın acısıyla inlemiştim. Üstelik boynumdaki acı bile hâlâ yerli yerinde duruyordu. Bu adam bize ne yapmıştı böyle? Tüm sevdiklerim hâlâ derin bir uykudaydı.

F I R A L Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin