BÖLÜM 6: "Tıpkı sensiz ben gibi..."
Eski bir romanın tozlu sayfalarına benzer kimilerinin kalbi. Öyle el değmemiş, öyle unutulup gitmiş.
Bir gün okunacak olmanın umuduyla soldurmayıp saklar sayfalarını. Bir karış toza bulanır en ücra köşeleri. Ama yine de bekler. Bir göze dokunmak, iki dudak arasında can bulmak için.
Bekler.
Hep bekler.Ben de bekliyorum. Aslında neyi beklediğimi dahi bilmeden bekliyorum. Kimi zaman beklediğimi dahi unutuveriyorum. Sanırım ben nerede durmam gerektiğini bilemiyorum.
Soğuktan kuruyan dudaklarımı birbirine bastırıp avucumda ki küreyi sıktım. Bir tepki vermeliydim. Bir şey söylemeliydim. Ama böyle bir durumda ne diyebilirdim ki? Kıpırdanıp bana doğru birkaç adım attığında ben de farkında olmadan bir adım geriye gittim. Bunu fark ettiğinde bir adım daha yaklaştı.
Aramızda bir adamlık mesafe kaldığında bu bana kendimi çok küçük hissettirmişti. Kocaman bir tepe gözün karşısında duran parmak kız gibiydim.
Omuzlarında duran bakışlarımı kaldırıp yüzüne baktığımda gözlerim gözlerine denk geldi. Gitmek istedim. Tek kelime dahi etmeden çekip gitmek.Düz bir çizgi halinde duran dudaklarına baktım. İyice uzayan sakalları ve yüzüne düşen ıslak saç öbekleri güzel çehresini gözlerimden saklıyordu. Sağ gözünün üzerine minicik bir kar tanesi düşüp kirpiğine tutunmuştu. Uzanıp dokunmak istedim. Dokunup kirpiğine düşen karı avuçlamak.
Uzunca bir vakit sessizlik içinde birbirimizi izledik. Sonra bakışlarım omuzlarında ki kar yığınına yöneldi. Epeydir kar altında durmuş olmalıydı.
"Kar..."dedim boğazımdaki yumruğa rağmen derin bir nefes alarak. "Kar içinde kalmışsın."
Yüzünde ki ifadesiz tavır değişmezken araladı dudaklarını. "Çok beklettin."dedi usulca.
"Beni mi bekliyordun?"dedim şaşkınlık içinde büyüyen gözlerimi onunkilere çevirirken.
"Epey uzunca bir zamandır."dediğinde bu kez dudağının yukarı doğru kıvrıldığını gördüm. Gülüşüyle birlikte bende gülümsedim.
"Eğer bilseydim..."deyip bir anlığına duraksamış gözlerimi yumup açmıştım. Cümleyi ne şekilde tamamlamam gerektiğini bilmiyordum. Ne söylersem yanlış anlaşılmazdım kestiremiyordum.
"Senelerce."dedi tok sesiyle.
"Senelerce?"dedim sorarcasına.
Gözlerimde sabitlenen bakışları bir anlığına benden ayrılıp yeri buldu. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş silinirken kendi içinde savaş verir gibi bir hali olduğunu gördüm. Sanki söyleyeceği şeyin doğruluğunu kendi içinde hesaplıyor gibiydi.
Kısa bir süre yerde tuttuğu gözlerini kaldırıp yüzüme baktı. Artık gülümsemiyordu. Oysa o hep gülümsemeliydi. Gülümsemek benim için o demekti.
"Bekledim."dediğinde içine çektiği nefesi yavaşça dışarı soludu. Duyduğum şeyle olduğum yerde bir adım geriye gittim. Ama bu fark edilemeyecek kadar küçük bir adımdı. Söylediği şeyin ne anlama geldiğiyle ilgili en ufak bir fikrim dahi yoktu.
"A-anlamadım."dedim kekeleyerek.
"Boşver. Önemi yok."deyip bir anda gülümsedi. Sonra bakışları elimdeki küreye kaydığında elime uzanıp küreyi almak istedi. Elim eline değmesin diye avucumu açıp küreyi almasını bekledim. Beklemeden kavrayıp havaya kaldırdı ve ters çevirdi. Minicik taneler kürenin içinde savrulurken hayranlıkla onları izledi. Gülümsemesi büyürken dudakları aralandı.
O küreyi ben ise onu izliyordum. Sonra dönüp o bana baktı ben ise anında yere. Göz göze gelmeye dahi cesaretim yokken kalbim beni olması mümkün olmayan şeylere sürüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F I R A L
Teen FictionYüreğimdeki kırlangıç ile karşımda duran sapana bakıyordum. Gün gelip beni vuracaktı. Ama belki de ölmeye bile değecekti. . . . . 2020/4 ŞUBAT