8-İnek

105 9 0
                                    

"Konuşacağına çoktan masaj yapmıştın" dedim miraça.

"Uyu yarına iyileşirsin" dedi.

"Tüm ahırın b*kunu bana temizlettin senin yüzünden sırtım kollarım çok kötü ağrıyor" dedim.

Bu sabah, akşama kadar ahırda torbalara tezek doldurmuştum. Kendisi ise temiz havada  yabani otları sökmüştü.

Onu kovma planım ters tepti, bu gidişle ayaklarımı kalçama vura vura kaçacaktım buradan.

"Ben de seni nineme şikayet ederim bi masajı çok gördün diye" dedim.

Yatakta oturur vaziyetine geldi, pes etmiş bir edayla bana baktı.

"Dön arkana" dedi.

Üzerimdeki kazağı sıyırıp yatakta uzandım.

"Kazağı giy" her zamanki gibi emredici bir tavırla konuştu.

"Miraç yün kazakla masaj mı yapılır?" dedim.

Bir iki kere derin iç çekse de bir şey demedi.

Elleri sırtıma değdiğinde garip bir hisle doldum. Bir çocuğun başını okşarcasına masaj yapıyordu.

Yavaş yavaş ovduğu sırtımdaki ağrılar azalmaya, ben ise güzel bir uykuya teslim olmaya hazırdım.

"İyi..uykular" dedim gözlerimi yummadan önce.

Hayal mı gerçek mi tam kestiremesem de onun da konuştuğunu az çok duydum.

"İyi uykular başımın belası"




Her sabah aynı hissle uyanmak zorunda mıydım?

Göğsümdeki ağırlık tatlı uykumun içine eder vaziyetteydi.

Gözlerimi araladığımda karşımdaki perdesi örtük pencereden içeri gün ışığı sızıyordu.

Üzerime baktım. Miraç kafasını göğsüme koymuş bir bacağını üzerime atmıştı.

Yataktan kalkmak için onu biraz itmeye çalıştım. Koca gövdesi milim kıpırdamadı.

O halde onu uyandırmalıydım. Bu vaziyetti görsün de utançtan yerin dibine girsin. Yüz ifadesini hayal etmek keyfimi yerine getirdi.

"Uyan uyan miraç uyan!" 

"No-noluyo be" hareket etmemek yerine  aniden gözlerini açıp konuştu.

"Senin bu beni taciz etmelerin ne zaman son bulacak?" dedim yarı uyanık bedene.

"Ne tacizi mayıs" bu cümleyi kurarken bana daha sıkı sarıldı ve gözlerini yumdu.

Kapattığı gözleri dehşetle açıldı. Çıplak göğsümdeki kafasını kaldırıp bir bana bir de göğsüme baktı. Yüzündeki aptal ifade görülmeye değerdi.

"Rahat mı orası?" dedim tek kaşımı havalandırarak.

Benden ayrılıp sırtını duvara bacaklarını da  karnına çekti.

Öylece bana bakıyordu.

"Ne var?" dedim.

"Se-sen yani ben-" güçlükle konuşmaya uğraşan haline yarım ağız sırıttım.

"Ben...özür dilerim" dedi en son.

Ona baktığımda bacaklarını daha rahat bir konuma koymuş parmaklarıyla oynuyordu. Yüzünde ise hafif bir kızarıklık vardı.

"Senin yüzünden uykum bölündü"dedim.

Aslında bir iki gün olmasına rağmen ona alışmıştım. Her gözümü açtığımda bir çilek tarlasında uyanıyor gibi hissediyordum.

"Özrümüzü diledik ya" dedi.

İşte uykusu dağılmış gerçek kişiliği ortaya çıkmıştı.

Elime düştün ya sana gör bak nasıl eziyet edeceğim.

"Kuru özürle olacak iş değil" dedim düz tutmaya çalıştığım ses tonumla.

"Napim amuda mı kalkayım" dedi.

"Köyün başında amuda kalkmayı biliyorsun, bir de kalçanı salla tam olsun" dedim.

Uzun ince parmaklarıyla dağınık saçlarını geriye attı.

Gözleriyle bana bakıp bir süre düşünür gibi yaptı.

"İyi be sana iş yok bugün" dedi.

Yüzüme aniden gelen sırıtışla yatağa geri uzandım.

"Kahvaltı hazır olunca odama getir...köle" son kelimeyi bilerek kurmuştum.

Dün beni kölesi yapan adamı bugün ben kölem yapacağım.

"Kölene-" derin  iç çekişini duydum.

"Küfür yok Miraç küfür yok" diyip yataktan kalktı. Kısa süre sonra kapının açılıp kapanma sesini duydum.

On ikiye kadar uyumuştum. Geri uyumak istesem de karnımdaki açlık hissi buna müsaade etmiyordu.

Bir küfür savurup üzerimdeki yorganı attım kenara. Açıkta olan tenime değen soğuk havayla yorganı geri üzerime örtmek istesem de yapmadım.

Yerdeki dün gece çıkardığım kazağıma uzandım. Katlanmış şekilde duruyordu.

Ninem yapmıştır diye düşündüm. Bir çırpıda üzerime geçirip ayağa kalktım.

Pencere önüne gelip perdeyi açtım. Gökyüzüne baktığımda iç bunaştıcı bir hava vardı.

Pencereyi açmak için elimi uzattığımda odanın kapısı açıldı.

O yöne baktım ninem telaşlı bir şekilde içeri dalmıştı.

"Ninem noldu?" dedim.

Yüzündeki endişeli ifade kötü bir şeyin habercisiydi.

"Oğ-oğlum" nefes nefese kalmıştı.

"Sakin ol ninem soluklan öyle konuş" dedim elimle sırtını sıvazlarken.

"Mi-miraç" dedi.

Tenime yavaş yavaş işlenen endişeyle nineme baktım.

"Ne oldu miraça?"

Farkında olmadan sesimi yükseltim. Ayaklarımdaki güç boşaldı.  Ellerimi ise  nereye koyacağımı şaşırdım.

"Miraçı inek-" derin bir iç çekti.

"Miraçı inek tepmiş" dedi.

Yana kıvrılan dudağımla nineme baka kaldım.

İnsan dostu dediği  inekleri mi tepmişti onu?

İncinen KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin