Salonda kanepede oturmuş ayağı alçıda olan miraça baktım.
Gülmemek için dilimi ısırıyordum en azından ninem salondan çıkana kadar.
"Evladım bir isteğin var mı?" dedi ninem.
"Yok rahatım böyle" diye karşılık verdi.
"Olacak iş mi? Ben de şehre gidecektim sen bu haldeyken gidemem" dedi ninem.
"Ne şehri?" diye sordum.
"Evladım hastanede kontrollerim vardı birkaç gün orada kalacaktım eski komşumda"
"Ninem sen git ben miraçla ilgilenirim" dedim. Sağlık söz konusuydu şakaya gelmezdi.
"Oğlum sen nasıl bakacaksın koca adama?" Cevap vermek için ağzımı açmıştım ki miraç konuştu.
"Ninem sen dert etme bizi benim ayağım sargıda elim değil ben yemeği yapar o da yıkar geçiniriz" dedi.
"Üç gün idare etseniz yeter" duraksadı bana baktı.
"Mayıs oğlum, miraç sana emanettir" dedi.
"Tamam ninem" dedim.
Bir saattin sonunda zar zor ninem evden ayrılmıştı. Onu yolcu ettikten sonra heyecanla eve doğru yürüdüm.
Miraçı şehir merkezindeki hastaneye götürdüğümüz vakit bir boşluk bulmuş kendime sigara almıştım.
Sigara içen biriydim ama ninem bundan nefret ederdi. O yüzden geldiğimden beri ağzıma sürmemiştim.
Bahçe kapısını arkamdan kapatıp içeri ıslık çalarak yürüdüm. Portakal ağaçlarını da geçip iç kapıyı açtım üçer dörder merdivenleri tırmandım.
Kapıya geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Aralık bıraktığım kapıyı açıp içeri girdim ardımdan kapattım.
Salona vardığımda miraçı göremedim. Pek de umursamayıp odaya ilerledim sabah giydiğim pantolonun cebinden paketi aldım.
Paketi elimde döndürerek mutfağa ilerledim. Miraç masaya oturmuş bir şeyler doğuruyordu. Mutfaktaki güzel yemek kokusu karnımı acıktırdı.
"Yemeği karıştır oturmadan" dedi.
Keyfim yerindeyken gidip dediğini yaptım. Yeşil fasulye yapmıştı. Üç tur yemeği karıştırdım.
"Kaynıyor mu?"
"Yes şef" dedim.
"Altını kıs" diye emir verdi. Dediğini yapıp altını kıstım.
Bardak altı ve çakmağı alıp yanına oturdum.
"Hayrola?" Kafasını küp küp kestiği sebzelerden kaldırıp bana baktı.
Onu duymazdan gelerek yeni paketi açtım ve dudaklarıma ince bir dal yerleştirdim.
"İçmek yasak" dedi.
"Sana yasak" diye karşılık verdim.
"Biliyorsun, ninen nefret ediyor" dedi.
"Nefret etmesinin nedeni ben değil dedem" dedim.
"Ne fark eder"
Sabrımı zorluyordu.
"Bir tane sigaradan ölmem meraklanma" dedim.
Dedem sigaradan dolayı karaciğer kanserine yakalanmış on sene önce ölmüştü. O gün bu gündür ninem sigaraya tahammül edemezdi.
"Ninem geldiğinde içmeyi bırakacağım" dedim.
Yüzüne baktığımda başını sağa sola sallayıp işine döndü.
Konuştuğumdan sigaram yere düşmüştü. Yere eğilip aldım ve dudaklarım arasına bıraktım.
Ucunu tutuşturup derince içime çektim zehri.
"Oh be dünya varmış" dedim.
İkinci yudumu almaya hazırlanırken içerden çalan telefonumun sesi duyuldu.
"Miraç getirsene şu telefonu" dedim.
"Kafa mı buluyorsun benimle?"
Gözlerini kısmış bana bakıyordu.
"Üf be" diyip ayağa kalktım.
Alt üstü ayağı alçıdaydı sürünerek getirse ölecek miydi?
Ben salona gidene kadar telefon sustu. Telefonu sehpanın üzerinden alıp salona ilerledim.
Telefonu masaya bıraktım yarım sigarama uzanıp tekrar derince içime çektim zehri. Uzun zamandır içmediğimden başımı döndürmüştü.
"Kim aradı ninem mi?" Miraçın sorusuyla o an arayana bakmadığımı fark ettim.
Sigara dudaklarımdayken telefona uzanıp aldım. Orta tuşa basacağım sırada telefon tekrar çalmaya başladı.
Ekranda babamın ismini görünce kas katı kesildim.
"Ercan kim?" Miraçın sorusuyla dönüp ona baktım.
Derin bir iç çekip telefonu cevaplayıp hoparlöre aldım.
Masaya bıraktığım telefona bakıyordum. Sigaramdan son bir nefes alıp söndürdüm.
"Mayıs nerdesin sen?" Babamın sesinden ismimi duymak karnıma iğrenç bir ağrı girmişti.
"Cehennemde" dedim.
"Saygısız it, bana bak hangi cehennemdeysen hemen gelip diz çökerek özür dileyeceksin benden" dedi.
"Sen kim oluyorsun da özür diliyorum lan!" Ayağa fırladım, sandalyem yüksek gürültüyle yere düştü.
"Babanla nasıl böyle konuşursun sen!" Karşı taraf da benim gibi bağırdı.
"Baba mı?" Miraça baktım. Baba mı diye sormuştu.
" Sen ben dışında herkese babasın ama bana baba olmayı beceremedin" dedim.
Duygusallığım buraya geldiğim gün beni terk etti sanırken göz yaşlarım akmaya başladı.
"Sen ben dışında herkesin babasısın. Sen annem dışında herkesin kocasısın! Sen-"
Miraç telefonu kapattı. Masadaki paketle çakmağı alıp mutfaktan koşar adım çıktım.
Arkamdan birkaç kere adımı bağırsa da dış kapıyı bir hucum kapattım.
Sığındığım ev de bana dar gelmeye başladı. O koca şehirden kaçmam yetmezmiş gibi şimdi de bu evden kaçmak istiyordum.
Bahçeye vardığımda bir portakal ağacının dibine çöktüm. Titreyen ellerimle paketten bir sigara çıkardım ve dudaklarıma yerleştirdim.
Karanlık bahçeyi yaktığım çakmak aydınlattı.
Kapının önüne baktığımda küçük bir kediyi beli belirsiz gördüm.
Kediyi mi görmüştüm yoksa kendimi mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncinen Kan
Novela JuvenilMayıs reddedilmeyi kaldıramadığından her şeyi geride bırakmıştı. Ninesinin yanına giden mayıs orada miraçla karşılaşmıştı. Kısa süreli tanışmaları sonlanmış ve ansızın mayısın sevdiği sokakta yolları tekrardan kesişmişti. Şimdi mayısın karşısındaki...