"Gelecek misin?"
Yukarıdan gelen sesle kafamı karanlık bahçeden ışık saçan pencereye çevirdim.
"Geliyorum" dedim.
Bahçede dakikalarca oturmuş paketteki tüm sigaraları üst üste yakmıştım.
Ağaçtan destek alarak ayağa kalktım. Kalçam resmen toprağın şeklini almıştı.
Birkaç kere kalçamdaki kumu silkeleyip eve girdim.
---
Gözlerimi araladım. Nefesi yüzümü okşayan bedene gayet rahat bir tavırla baktım.
Yüzünü inceledim. Kapalı gözleri, yüzüne yakışan burnu, yastığa düşmüş saç tutamları ve dudakları.
Sahi nasıl olurdu da bu kadar mükemmel bir renk tonuna sahip olabilirdi o dudaklar?
Kırmızı mı pembe mi tam olarak seçemediğim bir renkteydi ama dolgunluğundan emindim. Acaba o dudakların tadı nasıldı?
Çilek gibiydi belki de.
Ya öyleyse?
Yeni uyanmanın verdiği sersemlikle aramızdaki birkaç santimi kapatıp dudaklarının tadına baktım.
Dudaklarım dudaklarındayken dilimle alt dudağını yaladım tadını alabilmek için.
Kendimi kaybettim, aklımı kaçırdım.
Üst dudağında gezinen dilimi açılan gözlerle durdurdum.
Dehşetle gözlerini açmış ama bir tepki vermiyordu.
"Çilek gibi"dedim.
"Dudaklarının tadı çilek gibi"
Yüzünde oluşan şaşkın ifadeyi bir çırpıda silip yataktan doğruldu.
"Bir daha! Eğer ki bir daha bana dokunursan, bana dokunan her zerreni parçalara ayırırım"
Yüksek sesi konuşmasının ortasında tıslamaya dönmüştü.
İliklerime kadar hissettiğim tehdidini dinledim.
"Parçala" diyebildim.
Sesim güçsüz çıkmıştı, onun duyup duymadığından da pek emin değildim.
Üzerindeki yorganı sertçe çekip yataktan kalktı ve ayağındaki sargıya rağmen odadan ayağının üstüne basarak çıktı, kapıyı kırarcasına ardından kapattı.
Onu anlayabilirdim, kendime engel olamamış onu öpmüştüm, bu durumdan tiksinmiş de olabilir garip bulmuş da.
Onun kırıcı cümlesi kafamda yer edinmemişti. Aklımda olan tek şey ömer dışında birine hissettiğim bu tuhaf duyguydu.
Ömer dışında kimseye yan gözle dahi bakmayan bana ne olmuştu?
Başkasını öpmüştüm, peki neden onu aldatmış gibi hissediyordum?
Ben bunca zorlukla mücadele ederken o yanımda yoktu, beni çağırıyor ama bu sadece alışkanlıktan ibaretti.
Bana aşık değildi sadece düzeni bozulmasın istiyordu. Ömer düzen hastasıydı, onun için her eşya yerli yerinde olmak zorundaydı. Ben de büyük ihtimalle onun için bir eşyaydım.
Görmediği kullanmadığı ama ait olması gereken köşede durmak zorunda olan bir nesneydim.
Buraya henüz bir hafta olmuştu geleri. Koca şehir hayatımı ve işimi bir çırpıda bırakıp gelmiştim.
Biliyordum en fazla bir hafta daha kalabilirdim burada. Olaylar sakinleşince tekrar gidecektim, ninemi de miraçı da ardımda bırakarak.
Kendime kızdım, çekip gideceğin bir yerde insanlara neden bağlanırsın ki?
Miraç, ah miraç...
Daha ne kadar o yatakta öylece düşündüm anımsamıyordum.
Sonunda tuvaletimi daha fazla tutamayarak yataktan çıktım. Tuvalete gidip işlerimi hallettim.
Ayaklarımı sürüye sürüye salona geldiğimde tuhaf bir ses duydum.
Bu ses inlemeyle karışık ağlama sesiydi, sese doğru yürüdüğümde kendimi mutfakta buldum.
Karşımdaki hüzünlü görüntüyle kendime sövdüm.
Benim yüzümden mi?
"Ha-hayır" aldığım cevap karşısında sesli düşündüğümü yeni fark ettim.
Dediği şeyle cesaret alıp mutfağa girdim. Onu mutfak dergahının kenarına çökmüş şekilde görünce tüm uykum sis gibi dağılmıştı.
Bacaklarını bir çocuk gibi kendine çekmişti. Gözleri yaşlıydı, yeni uykudan uyandığı halde çok yorgun görünüyordu. Tezgaha baktığımda temiz bir bardak duruyordu, büyük ihtimalle kendine su almak için girmişti.
Bardağı kavrayıp su doldurdum, onun gibi yere çöktüm ve suyu ona uzattım.
"Özür dilerim, uyku sersemliğiyle böyle oldu, unut lütfen" diyebildim. Sesim titriyor ama bunu pek de umursamıyordum.
Gözleri tüm yüzümde ağır ağır gezindi elini uzatıp suyu aldı ve üç koca yudumda suyu bitirdi.
Boş bardağı ortamıza bıraktı. Bana tekrar baktı aralık kalan dudakları birazdan uzun bir konuşma yapacağı haberini veriyordu.
"Senlik bir durum yok, sadece bugün pek iyi bir gün değil benim için"dedi.
"Neden?" merakıma engel olamadan direk sorumu yönlendirdim.
Geçmişini hatırlamayan bir adam için bugün neden önemliydi?
"Bir..bir rüya gördüm gerçek gibiydi ondan etkilendim sanırım" dedi.
Bir şey demeden onu izledim. Gözleri gözlerime değince başımı yavaşça aşağı yukarı sallayıp gözlerimi kapattım.
Gözlerimi açtığımda yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı.
"Rüyada.. ben küçüktüm sıcak yatağımda vücuduma battığı halde oyuncak arabama sarılmış uyuyordum. Kapı açılma sesi duydum, koca bir gürültüyle kapı kapanınca korkarak yataktan fırladım.."
Anlatırken ağlamaya başlamıştı, bu rüya onu çocuk gibi ağlatıyordu.
"Odamın kapısını açıp mutfağa ilerledim. Annem yerde kırılmış mutfak eşyalarını toplarken babam çekmeceleri karıştırıyordu"
"Yani şey... sanırım rüyamdakiler rüya icabı ailemdi" dedi.
"İşte babam bir yandan bağırıyor diğer yandan ise dolaplara çekmecelere bakıyor, babam sarhoş"
Bu kısımda nefesi kesildi. Telaşla yerdeki boş bardağı alıp su doldurdum geri yanına oturup ona uzattım. Miraç acı çekiyordu.
Miraç bir bahar sabahı dışarda kuş sesleri gelirken o acıyla inliyordu.
Miraçın dermanı olmak istedim.
Miraça yaradan başka bir şey olamayacağımın farkında olmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncinen Kan
Teen FictionMayıs reddedilmeyi kaldıramadığından her şeyi geride bırakmıştı. Ninesinin yanına giden mayıs orada miraçla karşılaşmıştı. Kısa süreli tanışmaları sonlanmış ve ansızın mayısın sevdiği sokakta yolları tekrardan kesişmişti. Şimdi mayısın karşısındaki...