17-İki yalan

95 9 3
                                    

Karşımda bana şaşkınlıkla bakan bedene aynı ifadeyle ben de bakıyordum. Ona öfkeli değildim sadece kırgındım.

Bir sabah ansızın beni terk ettiği için kırgındım, yanındayım dediği günün sonunda ben tek kalmıştım. Beni koca bir mutluluktan sonra yarım bırakmıştı.

Onu karşımda gördüğümde ne kadar özlediğimi o an anladım. Ona koşup sarılmak ve çilek kokusunu içime çekmeyi her şeyden çok istedim.

Ona bir adım attığımda o da bir adım geriye attı. Şaşkınlığımla bir adım daha attım o ise bir adım daha geriye gitti.

Alt dudağımı dişleyip aramızdaki mesafeyi koşarak kapatmak istedim.

Ben ona koştuğumda bir an bire tereddüt etmeden arkasına dönüp koşmaya başladı.

Benden hızlı koşuyordu hızlı nefes alış verişimden dolayı sırtıma berbat bir ağrı girmişti.

Miraç çok sevdiğim bu sokağın başındayken ben ardındaydım. Ona yaklaştığım sırada bir şeye takılmamla kendimi yerde buldum.

"Neden lan neden!" Dizlerimdeki acı umrumda değildi ya da sırtımdaki dayanılmaz sızı.

Miraç o çok sevdiğim sokağın başında durmuştu ama yüzü bana dönük değildi.  Aramızda beş adım ya vardı ya yoktu.

Yerde oturul pozisyona geldim ve normal tonda konuşursam beni duyacağını bildiğim halde bağırdım.

"Neden miraç? Neden en zor günümde kayboldun, neden kaçıyorsun? Bunca acının dermanı senken neden yokluğunla sınıyorsun beni? " Derin bir nefes aldım, sırtımdaki ağrı can sıkıcı bir hal alıyordu.

"Ben seninle karşılaşacağım bu anı....Lan madem kaçacaktın ne diye geldin ağzına s*çtığımın!"

"Küfür yok!" Titreyen sesi kulaklarıma bir ninni gibi gelmişti. Karşımda sırtı bana dönük bedenin miraç olduğuna emin oldum.

"Ağzına s*çtığımın küfür mü lan p*ç!" diye bağırdım. Tek derdim bir kez daha sesini duymaktı.

Ses tonunu dahi o kadar çok özlemiştim ki.

"Hiç akıllanmazsın sen" dedi. Sesi daha kontrollü çıkıyordu.

Eli kolu hareket ediyordu ama ne yaptığını tam olarak göremiyordum. Ceketinin cebine telefonunu koyduğunda anlamıştım.

Telefonda bir şey yapmıştı. Bunun üstünde durmadım ve yerden destek alarak ayağa kalktım.

"Dur orda, yaklaşma bana! " tehdit edercesine konuştu.

"Ayağımı kırdım nasıl geleyim" dedim yalandan, dizlerime baktığımda bu sabah giydiğim pantolon asfalta sürüklenmemle delinmiş kanayan diz kapaklarım az çok göz önündeydi.

Sanki koca adam değildim de ufak bir çocuktum.

Miraç arkasına döndü. O yüzü tekrar gördüğüm için çok mutlu oldum.

Dimdik ayakta duruyordum, önce uzunca ayaklarıma baktı gözleri diz kapağıma değince kaşları çatıldı.

"İyiysen ben gidiyorum" dedi.

"Miraç lütfen" ona bir adım attım, bu kez geriye gitmemişti.

Birkaç adım daha attığımdan aramızda neredeyse mesafe kalmamıştı.

Artık fısıldasam duyardı.

"Mayıs, ben kepirli köyündeki o insan değilim" duraksadı bakışları yüzümde gezindi.

Doğru söylüyordu, görünüşüyle bambaşka biriydi, hele ki bakışları. O köydeki ürkek mahçup bakışlı insan gitmiş yerine özgüveni tam sert bakışlı bir adam gelmişti.

Bana bakan gözleri yumuşaktı, ne kadar değişmiş olursa olsun o sevdiğim adamdı.

"Miraç b-"

"Çok vaktim yok beni dinle" sözümü elini kaldırarak kesmiş ve konuşmuştu.

Derin bir iç çekip onu dinledim. Cebine yerleştirdiği telefonu çıkarıp kapattı.

Yaptığından pek bir şey anlamasam da sorgulamadan onun gözlerine diktim gözlerimi.

"Soru sormadan beni dinle. O köyde görevimden dolayı bulunuyordum. Bir seri katilin peşindeyim, ne polisim ne de ajan. Kendi çapımda  bir adamı yakalamak için uğraşıyorum. Tek isteğim o çocuk katilini yakalayıp öldürmek" kafam karma karışık olmuştu. Gülmemek için dudağımı ısırdım.

Bu adam güpegündüz benimle maytap geçiyor.

" Kameralar nerde miraç?" Gülmemi tutmak yerine serbest bıraktım.

"Dalga geçmiyorum mayıs, adam gibi dinle!" Son kelimeyi tıslar gibi söyledi.

"Miraç, bir ay sonra karşıma dikilip ben katil avcısıyım diyorsun ne dememi beklersin ha?" dedim ona nazaran orta bir tonda konuşarak.

"Biliyorum, anlaması zor bir şey ama sana söylediğim iki yalan dışında her şey gerçek. Biri adım diğeri geçmişimi unutmam" ince uzun parmaklarını kumral saçları arasından geçirdi.

"Adın mı?"

Bu ela gözlerin sahibi aslında kimdi?

"Gerçek adım Seyit"

Elini ceketinin iç cebine sokup bir cüzdan çıkardı. Cüzdanı açtığında en başta kimliği duruyordu. Titreyen parmaklarıma inat uzanıp kimliğini aldım.

SEYİT ERDOĞAN

İncinen KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin