"Mi-miraç""Mayıs"
"Miraç" sesim uzaktan geliyordu bana. Gözlerimi beli belirsiz açtığımda miraç karşımda duruyordu.
Alnına kadar uzanmış kumral saçlarına karışmış kumral sakallarıyla karşımdaydı. Ela gözleri kısılmış endişeyle bana bakıyordu.
O kadar mutlu olmuştum ki ona uzattım kolumu ama bir iki santim uzatabilmiştim. Bedenim tamamen uyuşmuş gibiydi.
Gözlerimi geri kapattım.
Tamamen kendime geldiğimde önce miraça koca bir yumruk atacak ardından ise kocaman sarılacaktım.
Ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama bir süre sonra gözlerimi araladım. Görüşüm yavaş yavaş netleşiyordu. İçeri beyaz önlüklü biri girdi ardından da iki beden.
Yüzlerine baktığımda annem ve hasandan başkası değildi onlar.
Nerede olduğumu bilmediğimi fark ettim. Ama şu anda tek umursadığım miraçın nereye kaybolduğuydu.
"İsminizi hatırlıyor musunuz?" Doktor olduğunu tahmin ettiğim orta yaşlı adam gözüme beyaz bir ışık tutuyordu. Yeni yeni netleşen gözlerim kötüye gitmişti.
Elimle adamın elini uzaklaştırmaya çalıştım ama çok güçsüzdüm.
"Miraç" diyebildim.
"Eyvah!" Arkadan yüksek sesle annemin sesi kulaklarıma ulaştı.
Kurumuş boğazıma inat cümlemi tamamladım.
"Miraç...nerede?" Dedim.
"Beyfendi neyden bahsettiğinizi bilmiyorum. Siz bir yaralanma geçirdiniz üç haftadır hastanemizde karaciğerinizin aldığı büyük hasardan dolayı yatmaktasınız yeni kendinize geldiniz. " doktor mala anlatır gibi tane tane konuştu.
Görüşüm eski halini aldığında yataktan doğruldum. Hasan bana yardım edip sırtıma çok yumuşak olan yastığı yerleştirdi.
"B-ben mayıs üniversite son sınıf öğrencisiyim b-" doktor gülümseyerek sözümü kesti.
"Memnun oldum, hemşireler size birkaç test yapacaklar öncelikle biraz dinlenin" başımla doktora teşekkür ettim. Ellerini beyaz önlüğüne sıkıştırıp odadan çıktı.
Annem açık kapıyı kapatıp yanıma geldi.
Yorgun gözleriyle yüzümü inceledi. Bir elini uzatıp yüzüme koydu ama eli hareket etmiyordu. Başımı yana eğip avuç içerisinden öptüm.
"Ah evladım" dedi. Sesi aynı anda iki duyguyu barındırıyordu. Biri şefkat diğeri ise endişeydi.
"İyiyim annem" diyebildim.
Kurumuş boğazım konuşmaya uygun değildi. Bunu anlamış olacak ki hasan bir bardak su uzattı bana.
Ona teşekkür etmek yerine uzanıp suyu aldım ve başıma diktim.
Sanki tüm organlarım bu suyla yeşermiş gibiydi. Suyun geçtiği boğazım serinlemiş bedenime hayat gelmişti.
"Eyvallah" dedim Hasana göz kırparak.
Annem bir süre daha bana uzun uzun bakarak öylece kıpırdanmadan odada kaldı.
"Hasan sana zahmet annemi eve bırak çok yorgun görünüyor" dedim.
"Olmaz" annemin aniden sesini yükseltişi endişelendirdi beni.
"Anne ters bir durum mu var?" Yataktan biraz doğruldum.
"Oğlum yeni uyandın yanında kalayım" dedi annem ses tonunu düşürerek.
"Teyzem sen meraklanma ben yanındayım Mayısın" hasan bir elini annemin omzuna koydu cümlesini bitirdiğinde elini ona güven vermek istercesine sıktı.
"Ama-"
"Hadi anne, yormayın beni" annemin sözünü kesip konuşmuştum.
Hasanla beraber odadan çıktılar arkalarında kapı açık kalmıştı.
Odam tüm koridoru gözler önüne seriyordu. Bir süre koşturan insanları izlerim.
Gözlerime yorgunluk çöktü. Gözlerimi kapatır gibi olduğumda karşımdan bir beden kayıp gitti. Bu kendinden emin hızlı yürüyüş miraça aitti.
Yataktan fırladım kolumun acımasıyla geriye baktığımda serumu fark ettim. Bir çırpıda söküp kendimi koridora attım.
İyileştiğinden emin olduğum yaram sızlıyordu. Ben ise yalın ayak koridorda yürüyordum. Sonunda hastane çıkışına geldiğimde duraksadım.
Belki de hayalden başka bir şey değildi gördüğüm belli belirsiz vücut.
Bir iki adım atıp dış kapıya ulaştım otomatik kapı açıldığında bir adım daha atıp dışarı ulaştım soğuk keskin hava ciğerlerimi yakmıştı.
Gözlerimi yumdum, temiz havayı içime çektim. Sırtıma dokunan elle aniden gözlerimi açtım. Heyecandan arkama dönmeye güç bulamadım.
Miraç ya arkamdaysa, miraç gelmiş olmalıydı.
Ona önce sarılacak sonra yumruk atacaktım.
Ben arkama dönmeye hazırlanırken arkamdaki beden görüş alanıma girdi.
"Kafayı mı yedin sen?" Yüzümü buruşturdum.
"Ne işin var burada?" Soruya soruyla karşılık verdim.
"Mayıs ne demek ne işin var? Benim senin kaç yıllık arkadaşın, evini paylaştığın kişi ve iş ortağın hatta sevdi-"
"Ömer anladım yeter" dedim.
Onun konuşması canımı sıkmış sırtımdaki acı da tahammül seviyemi zorluyordu.
Ömer önümde eğildi ne yaptığını çözmeye çalışırken birden bana yaklaşıp sırtına aldı beni.
Neye uğradığımı şaşırdım. Ben ondan kurtulmaya çalışırken o beni daha sıkı tuttu.
"Rahat dur" cümlesine karşılık of çekip ellerimi boynuna yayvan şekilde sardım.
Ağrım çoktu odaya yürüseydim sabahı zor görürdüm.
Ömer arkasına dönmüş hastaneye girerken hastanenin cam kapısına yansıyan karartıyla kala kaldım.
Miraç arkamda duruyordu. Bir tepki verecektim ki ömer kapıya doğru bir adım attı ve otomatik kapı açıldı görüntü kayboldu. Arkama döndüğümde ise kimse orada yoktu.
Belki de hastanede çok fazla ilaç aldığımdan hayal görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncinen Kan
Teen FictionMayıs reddedilmeyi kaldıramadığından her şeyi geride bırakmıştı. Ninesinin yanına giden mayıs orada miraçla karşılaşmıştı. Kısa süreli tanışmaları sonlanmış ve ansızın mayısın sevdiği sokakta yolları tekrardan kesişmişti. Şimdi mayısın karşısındaki...