"Günaydın sultanım" dedim anneme arkadan sarılarak.
"Günaydın oğlum" diye karşılık verdi.
Uzanıp yumuşak yanaklarına sulu bir öpücük bırakıp ondan ayrıldım.
"Oğlum miraç uyandı mı?" diye sordu.
"Yok annem uyuyor, kahvaltı hazır olunca uyandırırım" dedim.
Dün ağlamaktan uyuya kalmıştı öylece koltukta. Acısı çoktu acısını ortaya dökmesi ise onun için büyük bir cesaretti.
Uyandığında belki bana anlattığı için çok pişman hissedecekti. Böyle hissetmemesi için aramızda hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım.
Elbette öpücük dışında.
"Hazır sayılır kahvaltı, sen uyandır ben de masayı hazırlayayım" dedi annem.
Tam mutfaktan çıkarken bana seslendi.
"Bi koşu git de iki..dur dur dört ekmek al" dedi.
Gülerek başımı salladım ama önüne dönük olduğundan bunu görmemişti.
Salona vardığımda seyit koltukta uyuyordu ona gülümseyip salondan odama geçtim.
Hava sıcaktı, üzerimdeki eşofmanı çıkarıp kenara attım, altıma rahat ama sportif bir şort üzerime de beyaz bir tişört geçirdim.
Aynadan kendime baktığımda gözlerim dizlerime takıldı. Omuz silkip cüzdanımla telefonumu alıp, odamdan ordan da evden çıktım.
Merdivenleri ıslık çalarak inerken diğer yandan da telefonumla uğraşıyordum.
Dış kapıyı açtığımda ayaklarıma bir ağırlık düştü. Yerde boylu boyunca uzanan çocuk uykudan yeni uyanmışçasına esnedi.
"Kardeşim uyuyacak başka kapı bulamadın mı?" dedim sakince.
İyi tarafıma denk gelmeseydi hırsız muamelesi gösterir tekmelerdim ya da bu iri beden beni tekmelerdi.
"No-noluyo lan" diye kükredi bir kedi nidasıyla.
Önce bana sonra etrafına bakındı nerede olduğunu yeni algılamış gibi ağır ağır yerden kalktı.
Uzunca esnemesini izledim. Pala bıyıklarıyla ve elinden düşürmediği tespihiyle ağır abi görüntüsündeydi. Küçük siyah gözleri esmer teniyle oldukça iyidi ama farklı bir görünüşe sahipti.
Ağır abi görünüşünün aksine estetik doktorunun elinden çıkmış gibi duran şekilli burnu bıyıklarına rağmen dolgun görünen dudaklara sahipti.
Sesi ise görünüşünün tersi olarak haylaz bir tondaydı.
Bir iki kere tespihi sallayıp bana baktı.
Ben de ona baktım. Bu durum garip bir hal alınca konuşmam gerekti.
"Bak kardeşim şu ilerdeki kapı daha iyi yarın orada uyu" dedim.
"O nasıl?"
"Kim?" gerçekten bu kişiyi anlamıyordum.
"Kim olacak seyit" dedi.
"Sen k-"
"Ben sinan " dediğinde anlamıştım.
Seyit, sinanı anlatmıştı onu ne kadar çok sevdiğini biliyordum. Aynı acıya sahip olduklarını da.
Bu çocukla ne kadar iyi anlaşsam seyitle de o kadar yakın olurdum.
"Ooo kardeşim buyur geç içeri" dedim sevecen bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncinen Kan
Teen FictionMayıs reddedilmeyi kaldıramadığından her şeyi geride bırakmıştı. Ninesinin yanına giden mayıs orada miraçla karşılaşmıştı. Kısa süreli tanışmaları sonlanmış ve ansızın mayısın sevdiği sokakta yolları tekrardan kesişmişti. Şimdi mayısın karşısındaki...