"Anne, lütfen kalk." Annemin cansız bedenini daha dört yaşımdayken görmüştüm. Çocuk aklı ile kanı meyve suyuna benzetmiştim. Ama artık maalesef ki kanın ne oşduğunh biliyordum. Hayatın, hayatımın acısını yine hayattan çıkartmak istiyordum. Ama işin...
(Günümüz) Ne yaptığımız farkındaydım. Rutubet kokan, ağlama sesleri gelen, çığlıklar duyulan, gözyaşları sel oluşturan, yerlerde kurumuş kan damlaları olan o yerdeydim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kapıyı açtım ve aşağıya doğru inmeye başladım. Bir anlık sessizlik oluştu. Ama sadece bir anlık, sonra çığlık sesleri arttı. "Kes!" diye bağırdım. "Bence çok ses çıkarıp göze batmak istemezsiniz!" Derin bi sessizlik. Bazıları oldukları demirlerin arkasında bir köşeye pustu, bazıları ağlamamak için kendimi zor tutuyor, bazısı eliyle ağzını kapatmış sessiz sessiz ağlıyordu. Ama hepsi de aralarından birinin öleceğini biliyordu. Gözüme birini kestirdim. Hemen soldan altıncı demirlerin oraya gittim. İçeride yedi kişi vardı. Hepsi benim oraya yöneldiğimi görünce çığlık atmaya başladı. "Kesin sesinizi!". Sonra gözüme kestirdiğim delikanlıyı kollarından tutup sürüklemeye başladım. Demirlerin ardından çıkıp demir kapıyı kilitledim. Ve yanımdaki on sekiz yaşlarındaki adamla birlikte kolidorun sonundaki odaya doğru ilerledik. Daha doğrusu ben ilerledim, o oeşimden süründü. Yalvarıyordu. Ama umursayan kim? Kapıyı tekmeleyerek açtım ve adamı merdivenlerden aşağı attım. Bir inleme sesi duydum ama umurasamadan yakasından tutup ite çeke sedyeye götürdüm. Kollarından ve bacaklarından sabitledikten sonra Atlas'ı çağırdım. Atlas elinde testere ile geldi. Şaka yapmıyorum. Sonrası ise çığlık. Hemen bir çuval getirdim. Sanki bir cerrah gibi profesyonelce iç organlarını ayırdık. "Çok zorluk çıkardı mı?" diye sordu. "Ne önemi var?" diye cevap verdim. "İyi, çuvalı direkt buzluğa koy. Bu gece Amerika'ya gönderilecek". Bu işte iyi para vardı ama cesaretinizin olması gerekiyordu. "Tamam."
Kimse bilmiyordu ama, bu gün benim doğum günümdü ve iki senedir kimsenin haberi yoktu. Kendime küçük bir kutlama yapmak istedim. Kocaman bir tuval buldum. Oraya kocaman bir kalp figürü çizdim. Ve çizdiğim resmi öldürdüğümüz adamın kanı ile boyamaya başladım. Öncesinde böyle şeylerden çok korkardım. Kim korkmazdı ki? Ama sonra alıştım. Mutlu bir şekilde resmimi boyamaya başladım ve kokmasın diye üzerine Atlas'ın özel olarak yaptırdığı spreyden sıktım. Sonra da odamın en güzel köşesine koydum. Ve akşam için hazırlık yapmaya başladım. Dışarı çıktım ve bir pastahaneden uğur böcekli mini bir pasta ve 22 mumlaru ve maytaplar aldım. Sınır'a geri döndüm ve akşama kadar resim yaptım.