21.BÖLÜM: "Aman, bize ne ya?"

34 9 0
                                    

  Ala bana bakarak büyük bir kahkaha attı. O sırada babam geldi. Babam gelir gelmez Ateş babama sarıldı. Ben onlara, onlar da bana baktı. Sessizliği ben bozdum. "Dışarıya çıkabilir misiniz?" Ala, hâlâ çok eğleniyordu. "Neden, ağlayacak mıs-" lafını böldüm. "Ala hariç." Ala bana koca bir gülümsemeyle baktı. Ve "tamam. Hadi, abi, Ateş, Baba. Dışarı." Ateş, babamı çekiştirerek çoktan çıkmıştı. Abimse bir bana, bir Ala'ya baktı. İşaret parmağını kaldırdı ve tehditar bir şekilde "koca insanlar olduğunuzu unutmayın." dedi. Ve kapıyı kapatıp çıktı. O sırada şeytan kulağımın dibine geldi, ve dövüşçü ruhumu salmam gerektiğini söyledi. Bense tabi ki de en yakın arkadaşım şeytanı dinledim ve... Ala'nın dibinde bittiğim gibi bir elime saçlarını güzelce doladım ve bir elimle ağzını kapattım. Onun eli refleks olarak ağzını kapadığım eline gittiğindeyse, saçlarından tuttuğum kolumu kendimden uzaklaştırdım ve sırtından bir tekme ile yere serdim. Yani amacım o yöndeydi. Ama Ala giderayak kafasını sehpaya çarptı. Ve kapı aniden açıldı. Abim ve babam bana şok olmuş bir şekilde bakarken, Ateş olayları uzaktan izliyordu. Ala kalktı, bana doğru sinirle adım attığı sırada abim kolundan tuttu ve ne yapsa sevinirsiniz? Ala'yı dairenin kapısına kadar sürükleyip dışarı attı. Ve kapıyı sertçe itti. Babam ve ben ona şok içinde bakarken Ateş ise sakinleşmiş, idrak etmeye çalışıyordu. Abim bana doğru yürüdü ve yine işaret parmağını bana tehditkar bir şekilde doğrulttu. "Size sakin olmanızı söylemiştim!" dedi. Gözlerinden sinir akıyordu. "Zaten o biraz deli! Sen de mi bir sinirlerine hakim olmadın! Koca kızlarsınız yahu. Madem anlaşamıyorsunuz, birbirinizin suratına bakmadan konuşmayı da mı beceremediniz?" abim bana bu şekilde kızarken, bense cam vazoyu kırmış ve annesi ona kızıyormuş duruşuyla onu dinliyordum. Babama döndü ve "bana bak, şu kapıdakini de al ve git. Ateş kalsın, artık birşeyleri bilmesi gerekiyor." Babam sesini çıkarmadan kapıya yöneldi ve Ala'nın kolundan tutup, çekip gitti. Ben masum, abim sinirli, Ateş ise gergin, şaşkın ve her an hıçkırıklara boğulabilecek bir ifadeyle bakıyordu. Abim biraz sakinleşti. Derin bir iç çekerek "hadi mutfağa gelin, kahvaltı edelim." Ateş ve ben birkaç saniye birbirimize baktık. Ve mutfağa geçtik. Sessiz sedasız kahvaltımızı ettik. Sonra Ateş ve ben içeri geçtik. Ama hiç konuşmadık. Kaçırılan gözler, yutulan sözler, eğik başlar... Sonra abim geldi. Yanımıza oturdu ve herşeyi birlikte Ateş'e anlattık. Ateş inanamadı. İnanmak istemedi. Bir an aydınlandı, neden bunca zamandır abisinin babasına soğuk davrandığını anladı. Ve beklemediğimiz bir şey yaptı. Ayağa kalktı siyah kot ceketini alıp hızlıca evden çıktı. Ben ise abime, abim ise bana baktı. Sinirlerimiz o kadar bozuldu ki... çatlayana kadar güldük. Ama nasıl yerde yuvarlana yuvarlana gülüyoruz. Biri görse deli sanar. Kahkahalarımın içinde abime "İnanmadı galiba." dedim. Uzun bir süre gülmekten konuşamadı. En sonunda lafı taparlayıp "aman, bize ne ya?" dedi.

RESSAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin