23.BÖLÜM: Hayat mı? Oyun mu?

24 5 2
                                    

Arabada yol boyu sustuk... Biz Atlas ile sustuk, radyodaki şarkılar konuştu. Atlas yerine şarkılar bana sordu, Benim yerime cevapları şarkılar verdi. Ama bir şarkıda elimizi aynı anda tekrar tuşuna götürdük. Ve ben tekrar tuşuna bastım. Şarkı içimizi neşeyle, huzurla değil, hüzünle dolduruyordu. Hayatta hep tek başınaydım. Yanımda olanları kendim kovdum. Bilerek onlardan kaçtım. Bu düşüncelerden beni şarkının girişi kurtardı.
"Biliyorum, herkes tektir. Hayat gibi bazen o; Rengareng-i ayaz."
Cidden herkes tek mi? Yoksa hayat benle oyun mu oynuyor? Dışarıda kopan, gök gürültülü ve sağanak yağışlı yağmurla beraber şarkı devam etti.
"Önce yağmur, sonra güneş, sonra bize de gökkuşakları..."
Eğer bir peri masalında değilseniz, hayatınız toz pembe değilse ve kendi hayal Dünyanızda yaşamıyorsanız eğer, hayat sizinle aynı anda hem saklambaç, hem de kovalamaca oynar. Doğduğunuz andan beri her geçen gün herşey, herşeyiniz değişiyor. Büyüdükçe omuzlarınıza sorumluluk yükleniyor. Bir de kendi iradeniz var tabi... O iradeyi mantıklı kullanmazsanız, vay halinize!  Omuzunuzdaki sorumluluklarla ve elinizdeki hatalarınızla saklanmış bir şans, bir çıkış yolu, bir kurtuluş ararsınız. Onu gördüğünüzde ise onu ebe yerine kadar kovalarsınız. O sizi sobelerse... En başa dönersiniz. Yine onu siz ararsınız. Ve her seferinde yükleriniz de ağırlaşır. Ama onu siz sobelerseniz. Oyunu kazanırsınız...

Atlas ile İstanbul'dan Kütahya'ya gidiyorduk, gün doğuyordu. Güneşin doğmasını izlemek bana huzur verirdi, ama batmasını izlemek hiç hoşuma gitmezdi. Bu düşünce beynimden geçerken şarkı devam ediyordu.
"Saydım ben, kaç günün o batımı bana yara gelir?..."
Hakikaten, kaç gün batımı? Hiç saymadım, saymaya da uğraşamam. Çünkü bana acı verir. Gündüzümüzü gündüz yapan güneşin batmasını, bana göre ölmesini saymak. Bakmadan bile saymak, bana acı verir. Nedense güneş, gündüz, aydınlık gibi kelimeleri, “Gün yüzü görmek” ile özdeşleştiriyordum... Biz susmaya devam ederken, şarkı hayatımızı özetlemeye devam ediyordu.
"Ay gibi gece, ben sana deli herşeyi silemedim."
Ay gibi geceye... bu sözü düşünürken aklıma Atlas'ın geceyi sevdiği ve telefonunda "Ay" diye kayıtlı olduğum geldi. Ve Atlas'a baktım. Masum bir gülümseme ve huzur veren bakışlarla bana bakıyordu. Kafamı tam çevirirken. "Ben sana deliyim." diye bir cümle kurdu. Ona baktığım sırada şarkı devam ediyordu.
"Üstü tek renkten, bi'gökkuşağı gibi, bi'anda gülmemiş, biraz benim gibi. Dışarda tüm, bütün evren gerekse biraz direnmen., içinde gökyüzü var bense yarından beter."
Atlas ile göz göze geldik.
"Sen bırak tutunmayı, Dünya bizi sarmalar..."
Şarkı bu şekilde hüzün kusmaya devam ederken Atlas elini elime uzattı.
"Deyim yerinde en içinde, rengarenk acılar..."
Uzun uzun birbirimize baktık...

BAYRAMDA UFAK BİR ARA VERECEĞİM

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BAYRAMDA UFAK BİR ARA VERECEĞİM. ŞİMDİDEN İYİ BAYRAMLAR 💙💙💙

RESSAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin