2

17.2K 1.1K 339
                                    

başkalarıyla arzularınız hakkında konuştuğunuzda, her zaman sınırlarını size dayatacak insanlar olacaktır. bu da maalesef ki hayatın parçasıdır. anne babanız, öğretmenleriniz veya mahalledeki meraklı halanız olması önemli değil birileri mutlaka sizi sınırlandırmaya çalışacaktır.

bu yüzden her zaman kendimi bastırmak zorunda kalmıştım. ta ki taehyung ile tanışana kadar.

o da benim gibiydi. tutuklarını, arzularını bastırmak zorunda kalmış, istediği gibi yaşayamayan ve çıkış noktası arayan biriydi. belki de yakınlaşmamızın sebebi buydu; yargılanma korkusu olmadan birbirimizin yanında kendimiz olabilmek.

şu an sabahın bilmem kaçıydı ve ben gözlerimi açabilecek gücü bile bulamıyordum kendimde. zaten eve geç gelmemizin üstüne bir de taehyung ile birlikte çokça harcadığımız enerji sonucu oldukça yorulmuştum ve akşama kadar uyumak istiyordum.

"uyan!"

tabi taehyung'un planları başkaydı.

"rahat bırak beni." diyerek gözlerimi açmadan az önce bölünmüş uykuma geri dönmeye çalıştım. ancak taehyung'un kaburga kemiklerime attığı sert tekme acıyla inlememe sebep olmuştu.

"uyan diyorum."

"taehyung." diyerek iç çektim. yatağımın üstünde ayakta duruyordu ve tam olarak bir diktatör gibi görünüyordu. "siktir git."

tekrar bir şey demek için ağzını açtığında yanımdaki yastığı alıp suratına attım. sinirlenmişti, kesinlikle sinirlenmişti ve eğer uykum olmasaydı surat ifadesine çatlayana kadar gülebilirdim. ama şimdilik gözlerimi sıkıca kapatıp uykuya dönmek önceliğimdi.

"jungkook uyan." diyerek tekrar ettiğinde gözlerimi araladım ve onu bacağından tutarak kucağıma oturttum. üstünde benim ona bol gelen tişörtüm dışında bir şey yoktu, iç çamaşırı dahil, ve aradaki eşofmanıma rağmen her bir kıvrımını kasıklarımın üstünde hissedebiliyordum.

"derdin ne senin?" diyerek söylendim iç bacağını okşarken "dün gece yetmedi mi neden bu kadar doyumsuzsun?"

taehyung, yumruk yaptığı eliyle çıplak göğsüme vurdu ve "ne saçmalıyorsun sen? dersim var onun için uyandırdım." dedi.

demek gerçekten de sabah dersi vardı. eh, en azından haechan'a bu konuda yalan söylememişti.

"dersin varsa hazırlan ve git?"

"saçmalama! araba ile bırak beni."

"hiç kalkamam taehyung. istiyorsan arabanın anahtarını veririm sana."

"senin arabanın bende olduğunu insanlara nasıl açıklayabilirim? beni bırakıp geri geleceksin ondan sonra uyuyabilirsin."

"arabamın sende olduğunu söylemezsin?"

"kalk dedim."

"daha hazır bile değilsin." diyerek gözlerimle bedenini işaret ettim. gerçekten de hazır değildi. dağınık saçları yeni uyandığını belli eden yüz ifadesi üstündeki bana ait tişört ile hazır olmaya yakın bile değildi.

"senin uyanman benim hazırlanmamdan daha uzun sürdüğü için önce seni uyandırdım."

"git hazırlan o zaman." diyerek kalçasına hafifçe vurduğumda sinirle bana bakmıştı ama onu bırakmayı kabul ettiğimi fark etmesi üzerine bir şey demeden kucağımdan kalktı ve odadan çıktı.

kendime en azından kahve yapmak için arkasından ben de kalktım. salonla birleşik mutfağa doğru ilerledim ve kahve makinesinde zaten taze, henüz yapılmış kahve olduğunu gördüm.

irreplaceable | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin