3

16.6K 1.1K 623
                                    

dövme yapmayı seviyordum.

küçüklüğümden beri en büyük tutkum resim çizmek olmuştu ve babamın dövmelerine hayran olarak büyümüştüm.

koluna istediğim gibi resim çizmeme izin verirdi, daha sonra o resmin dövmesini yaptırırdı. ne kadar saçma ya da çirkin olduğunu umursamazdı. "oğlumdan daha diyi dövme sanatçısı mı var?" gibi şeyler söylerdi. her zaman en büyük destekçim o olmuştu.

onu özlüyordum.

babamı üniversiteyi kazandığım ilk sene kaybetmiştim. benim için çok zor bir dönem olmuştu, okula aylarca ara vermiştim ancak geri döndüğümde de toparlayamamıştım. bu yüzden okulu bırakıp hep hayalini kurduğum işe başlamıştım. pişman değildim, zaten üniversite okumak ve 9-5 çalışan beyaz yakalı bir köle olmak bana göre değildi. böyle daha özgür ve mutlu hissediyordum. aldığım maaş ise bana rahatça yetiyordu.

şimdi ise daat gecenin bir vaktine geliyordu ve ben son müşterimin dövmesini yapıyordum. nerdeyse bitmek üzereydi ve ardından dükkanımı kilitleyip eve gidecektim. taehyung her ne kadar yanıma uğrayacağını söylese de uğramamıştı. şaşırmıyordum artık.

dövmeyi son kez temizledikten sonra koruyucu bantla üstünü kapattım. ücreti de aldıktan sonra artık tamamen tek başıma kalmıştım.

ortalığı toparlamaya başlayalı henüz birkaç dakika olmuştu ki kapının açıldığını ve birinin içeri girdiğini duydum. yüzümü bile dönmeden "kapalıyız ve randevusuz müşteri almıyorum." dedim. ancak tanıdık sesin "ben randevumu sabah almıştım." demesiyle hızla ona döndüm.

"gelmeyeceksin sanmıştım."

"zor ikna ettin haechan'ı."

"saat gecenin ikisi. zahmet etmeseydin." dediğimde gülüp sırtını yasladığı kapıyı kilitlemişti. tekrar bana döndükten sonra ise umursamaz bir şekilde gülümseyip kapıya sırtını yaslamaya devam etti. saçları ve kıyafetleri dağılmıştı, sabahki özenli halinden oldukça farklıydı.

"yarın hiç dersim yok. bütün günümü seninle geçirebilirim." dedi yanıma doğru yürümeye başladığında. sakince elimi tutup paravanın arkasına ilerledikten sonra siyah deri koltuğun üstüne oturdu.

bakışlarını bana kaldırdığında öpmek için yüzüne yaklaşmıştım. onun da gözleri benim dudaklarımdaydı. ancak boynundaki morlukları görmemle geri çekilmiştim.

bunlar benim bıraktığım izler değildi, kesinlikle değildi. çünkü boynundaki makyaj hala onda bıraktığım izleri kapatmaya devam ediyordu. bunlar yeni eklenmişti.

benden başka kimlerle yattığını merak ediyordum.

"haechan'ın mı bu izler?" dediğimde başıyla onayladı beni "başka kimin olacaktı?"

"yatıyor musun yani onunla?"

"evet?"

"neden?"

"sevgilim çünkü."

"sana yetmediğini sanıyordum. hani doyuramıyordu seni? böyle demiştin bana."

"onun da ihtiyaçları var sonuçta jungkook. ne yapmamı bekliyorsun, bir anda temas kurmayı kesmemi mi?"

"hiçbir şey beklemiyorum senden." diye mırıldandığımda kaşlarını çattı "sen beni kıskanıyor musun?"

"kıskanmıyorum." diyerek gözlerinin içine baktım. kıskanmıyordum işte.

"güzel." dedi ve dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı. ardından "kıskanmanı gerektiren bir durum yok zaten. kimse bu konuda seninle yarışamaz emin ol." dediğinde üstüne eğilip boynunu öpmeye başlamıştım.

irreplaceable | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin