4

14.4K 1.1K 980
                                    

güne güzel başlamıştım.

saat öğlene gelirken uyanmıştım ve gördüğüm ilk şey yanımda uyuyan taehyung olmuştu. üstündeki bana ait bol tişört sıyrılmıştı, altında ise kendisine ait kısacık şortu vardı. uzun pürüzsüz bacakları ortaya çıkmıştı ve ince beli açıktaydı. yutkunmama sebep vücudunun aksine saçları önüne düşerken büzdüğü dudakları ve çattığı kaşlarıyla ise oldukça sevimli duruyordu.

bir süre bu manzarayı izlemiştim, sonrasında ise taehyung uyanmıştı ve beraber kahvaltı yapmış, birlikte duş aldıktan sonra ise çıkıp iş yerime gelmiştik.

geldiğimizden beri yanımdan bir an bile ayrılmamıştı. iğneden korktuğu halde ne ben dövme yaptığımda ne de siyeon piercing deldiğinde gözlerini ayırmamıştı. iğneyi her gördüğünde yüzünde dehşet dolu bir ifade oluşsa bile yine de inatla izlemeye devam etmişti. sevimliydi, hatta siyeon taehyung'un korktuğunu fark ettiğinde büyük iğnelerden biriyle onu kovaladığında arkama saklanmıştı.

garipti, ilk kez birlikte cinsel olmayan bir şeyler yapıyorduk ve ikimiz de oldukça eğleniyor gibiydik. dediği gibi bütün günü birlikte geçirmiştik.

şimdi ise saat gece yarısına geliyordu ve işim bittiği için ortalığı toparlayıp gitmeye hazırlanıyorduk.

"bitmedi mi işiniz?" dedi taehyung bir yandan elindeki telefona bakarken. siyeon ise gözlerini devirerek elinden çıkarttığı eldiveniyle taehyung'un yüzüne vurmuştu.

"zaten temizliğe yardım etmiyorsun bari söylenme."

"iğrenç aidsli eldiveninle yüzüme dokunma." dedi taehyung sinirle "o eldivenlerle kaç kişinin kıçını deliyorsun."

"salak mısın? herkeste eldiveni değiştiriyorum."

"sonuçta son gelen müşteryi bununla elledin?"

"evet." diye cevap verdi siyeon gülerek "son gelen müşteri de dilini deldirmişti."

taehyung öğürüyormuş numrası yaptığında siyeon gülerek elindeki eldiveni yüzüne doğru sallamaya başladı.

"jungkook! bir şey desene şuna!"

"ay yesinler. bir şey olunca da hemen jungkook'una sesleniyor."

"seslenirim tabi, benim değil mi?" dediğinde gülmüştüm. siyeon ise gözlerini devirerek eldivenlerini çöpe atmıştı.

"iyi de sen-" siyeon kapının üstünde asılı zilin çaldığını duyunca susup bana döndü "kapıyı kilitlemedim mi?"

"bilmiyorum."

"gidip kapattığımızı söyleyeyim." diyerek iç çekti siyeon. ardından uzun paravanın etrafından dolanarak odadan çıktı. siyeon'un gitmesini fırsat bilerek hala koltuğun üstünde oturan taehyung'a bir adım attım.

"yarın dersin var mı?" diye sordum ellerimi iki yanına koyduğumda. güzel bakışlarını bana kaldırarak gülümsemişti. "yarın haechan'ın yanına gideceğim."

dudaklarımı birbirine bastırarak iç çektim. o ise kıkırdamış ve yüzüme düşen saçlarımı geriye atmıştı.

"bunun için sinirlenemezsin? bugün bütün gün yanındaydım, gerçi işe gitmeseydin seni daha çok memnun edebilirdim ama sen işini tercih ettin."

"bütün randevuları iptal mi etseydim?"

"evet?" dedi gülerek "ben senin için ederdim."

"yarın haechan'la olanı iptal et o zaman? ben de bütün günümü sana ayırırım."

"o tren kalktı artık."

tam bir şey demek için ağzımı açmıştım ki içeri hızla siyeon girdi. yüzünde büyük bir panik ifadesiyle "ayrılın çabuk!" dedi "haechan geldi."

irreplaceable | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin