15

11.2K 1K 257
                                    

"dionysos'un deliliği muhtemelen şarapla olan bağlantısıyla ilgiliydi. sarhoş olmaktan kaynaklanan bir tür “delilik”.  şarap tanrısının delilik ile bağlantılı tanrı olması mantıklı. alkol sonuçta engellemelerden kurtulma eğiliminde. ve delphi'deki kahin gibi peygamberlerin de genellikle kehanetlerini deli bir halde konuştukları düşünülürse, delilik muhtemelen birden fazla tanrı görmekle de bağlantılıydı."

"sus artık!"

siyeon'un kafama vurmasıyla dudaklarımı birbirine bastırdım. elini yüzünde gezirdi ve içeceğinden bir yudum aldı.

"özür dilerim, devam et."

kendini kötü hissetmiş duruyordu.

"bir keresinde bir adamın sırtına sevgilisinin yüzünün dev portresini dövme yapmak zorunda kalmıştım. yapmak istemesem de çok ısrarcıydı. umarım ayrılmışlardır ve ölene kadar sırtınla onunla yaşamak zorunda kalır."

"çok acımasızsın."

"canım yanıyor." dedim içkimden bir yudum daha aldığımda "taehyung ile konuşmam lazım."

"haftaladır ona ulaşmaya çalışıyorsun jungkook." dedi siyeon omzumu okşarken "buraya onu unutman için getirdim seni."

"onun kalbini kırdım. canını yakmayacağımı söylemiştim ama yaktım. şu an büyük ihtimalle benden nefret ediyor ve güvenini asla geri kazanamayacağım."

"abartma." dedi siyeon "büyük ihtimalle kafasını toparlıyordur şu an."

"anlamıyorsun- dediğim şey çok çirkindi."

"seni dinlemeliydi."

"yerinde olsan sen de dinlemezdin." dedim iç çekerek. siyeon omuz silkerek içkilerimizi tazeledi.

"seni bolca sarhoş edip kafanı dağıtmak için çağırdım evime. o yüzden taehyung hakkında düşünmeyi bırak."

"peki." diyerek iç çektim "teşekkür ederim, sen benim en yakın arkadaşımsın."

bir anda duygulanıp konuştuğumda küçük bir kahkaha atmıştı. henüz yenilediği bardağını alıp kafasıns diktikten sonra bana da aynı şeyi yapmamı işaret etti.

"bu itirafı aldığıma göre senin kafan baya gitmiş durumda şu an."

yüzümü buruşturarak boş bardağımı masaya yerleştirdim. ne dediğini anlamamıştım, kafam pek yerinde değildi ve sabah buna pişman olacağımı biliyordum.

siyeon ise benim aksime oldukça ayıktı. benim sarhoş olduğumdan emin olmadan içmeyeceğini söylediği için henüz yeni başlamıştı içkisine.

"siyeon!" dedim birden yükselerek "ya taehyung kendine bir şey yaptıysa?"

"ne saçmalıyorsun sen?"

"saçmalamıyorum!" dedim sinirle "kaç haftadır ne zaman aradıysam telefonu kapalıydı, bir insan telefonunu bu kadar uzun süre kapalı tutabilir mi? hem evine de gittim defalarca kapıyı açan olmadı, komşuları da görmüyormuş taehyung'u bayadır."

"sen ciddisin-" dedi siyeon dolan gözlerimi fark ettiğinde. ateşim olup olmadığını kontrol etmek için elini alnıma bile koymuştu.

"tabi ki ciddiyim!"

"saçmalama jungkook! neden kendine bir şey yapsın? büyük ihtimalle dinleniyor ve aklını toparlıyordur."

"ona ulaşmam lazım." dedim iç çekerek. nasıl olduğu umrumda değildi, taehyung'a ulaşmam lazımdı.

"arkadaşlarının numaraları var mı sende?"

"yok, zaten taehyung'un gittiği gün tanışmıştım onlarla."

irreplaceable | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin