Bölüm 5: Bilinmezlik

890 57 10
                                    


Hüznü aratmayan mutluluğu barındırmayan bir tebessüm.


Odasında ki pencereden dışarıya bakıyordu. Sırtı bana dönükken "Neden?" diye sordum. "Belki sonra öğrenirsin belki de hiç öğrenemezsin bilmiyorum. Ama şimdi bu nedenin cevabını arama." Dediğinde söylediklerine biraz olsun anlam veremedim.

"Seninle mi uğraşacağım ya." Diye söylenerek odasından çıktım. "Eftalya" diye seslenen Selini duymamla aşağıya inip mutfağa girdim. "Efendim?" diye sormamla bana dönüp masanın üzerindeki kahveleri işaret etti.

"Nasıl içersin bilemedim ama orta şekerli kahve yaptım. Gel de falına bakayım." Demesiyle sırıtıp "Bilmediğin ne var ki?" diye sordum. Çünkü daha yeni tanışmış olsak da bilmediği ve yapamadığı şey olmadığını öğrenmiştim. "Sanırım hiçbir şey" deyip gülmeye başladı. Bende o sıra sandalyeyi çekip oturmuştum.

Hem sohbet etmiş hem de kahvelerimizi içmiştik. Ben fala inanmadığım için bakmasını istememiştim ama ısrarla bakmak isteyince de bir şey diyememiştim.

Ve şuan tam karşımda kaşlarını çatmış fincanın içinde çıkan değişik şekillere bakıyordu. Bakışlarını bana çevirip "Sen ne mezunuydun?" diye sorunca "Psikoloji" diye cevap verdim. Tekrar kaşlarını çatıp fincana geri döndüğünde bende dolap kulplarını inceliyordum.

Kulplar da güzelmiş Eftalya acaba sorsak mı nereden almışlar diye? Aslında sorsak iyi olurdu. Aman be ne saçmalıyorum ben? O sırada Selinin söyledikleriyle daldığım yerden gözlerimi alıp ona çevirdim.

"Evet, ama bu meslekle en uyuşmayan kişide sensin aynı zamanda." Diye söylediğinde haklı oluşu beni şaşırtmıştı. Hangi akılla o bölümü seçip okudum onu bile bilmiyorum ki?

Belki de o zamanlarda aklımdan geçen şey babamın bozduğu psikolojimi nasıl düzelteceğim olmuştur. Oysa şimdi anlıyorum ne kadar saçma olduğunu.

"Hayatında iki yol var. Birisi aydınlık sona çıkıyor diğeri ise karanlık. Birini seçeceksin demiyorum sana çünkü sen bu yolları aynı anda yürüyeceksin. Tam rahatladım derken bir çıkmaza sürükleneceksin. Ama aslında karanlık bildiğin yol ne kadar canını yaksa da seni asıl gerçeklere götürecek olan o yol olacak. Mutlu olacaksın ama bununda bir bedeli olduğunu unutma.

"Ne" dercesine başımı iki yana salladığımda konuşmaya devam etti.

"Kalbinde ki korku asla son bulmayacak. Yeri gelecek kendini kandıracaksın ama kalbindeki siyah nokta silinmeyecek. Mutlu olduğunda şüphe duyacaksın çünkü öncesinde yaşayacağın şeyler seni buna itecek. Bunu ancak sen yok edebilirsin. Kimseden medet umma, yalnız kaldığında bile yanında sen varsan korkma." Dediğinde kaşlarımı çatmış son cümlesine anlam verememiştim.

"Nasıl yani?" diye sorduğumda fincanı bırakıp kollarını bağladı. Ardından arkasına yaslanıp konuştu.

"Bazen insan kendinden kaçar bir duruma gelir ya da kendinden nefret eder. İnsanın içindeki asıl benliği onu terk ettiğinde yalnızlığa mahkûm olur. Bir insandan daha çok robota benzersin. O yüzden içindeki hâlâ seninleyse korkma. Çünkü yalnız kaldığını sansan bile aslında yalnız değilsin."

Cümleleriyle tebessüm ettim. Ama sanırım içimdekinin benden gitmesine az kalmıştı. "Sağ ol" dediğimde şaşkınca gülüp yine Selin olduğunu kanıtlamıştı. "Ne demek efendim. Vazifemiz." Dediğinde ikimizde gülmeye başladık.

Gözüm dışarıya doğru kaydığında sohbetten dolayı nasıl daldığımızı fark etmemiştim. Çoktan hava karamıştı.

O sırada içeri Ömer girip "Hadi üzerinize bir şeyler alında gelin. Bahçedeki çardaktayız haberiniz olsun." Deyip çıktığında kaldığım odaya gidip odadan iki hırka alıp birini üzerime giydim. Selin kapının önünde beni beklediğini gördüğümde hırkayı ona uzattım ve dışarı çıktık.

MAHZENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin