İnsan ne zaman yüzleşir hatalarıyla?
Hata yaptığında mı yoksa hatasını kabullendiğinde mi?Karmaşadan ibaret olan hayatımda tek bir gün nefes alamamıştım. İzin vermemişlerdi. Yaşamama, nefes almama, mutlu olmama izin vermemişlerdi.
Ne kadar oldurmaya çalışsam da olduramadım. Kaçmaya çalıştım ama hayat beni öylesine sıkı tuttu ki başaramadım.
Hep bir umudum vardı yaşamak için, ama umut tükendi. Vuslat mahşer gününe kaldı. Günü ileri almak istedim.
Başka bir sayfa açıldı hayatımda. Yaşa dediler bana. Yaşayamıyorum dedim. Yaşayacaksın dediler yine.
Nefes almadan, mutlu olmadan, ruhum benden gitmişken nasıl yaşayabilirdim ki? Babamdan bayılana kadar dayak yediğimde bile, kaç kez ölüme yaklaştım bilmiyorum. Ya da kaç kez ölümü tattım, hatırlamıyorum. Gözyaşlarım akmaya mahkûmdu. Gülüşlerim ise saklanmaya yüz tutmuştu.
Söylesenize ben ne zaman nefes alacağım? Ne zaman yaşayacağım? Ne zaman ruhum geri dönecek? Ben ne zaman gülebileceğim? Acıyı hissetmediğim bir gün olacak mı?
Çok acımasızca.
Neredeyse birbirine yapışan gözlerimi açamamıştım. Burnuma gelen rutubet kokusundan başka bir şey değildi. Ellerimi hareket ettirmeye çalıştım ama olmadı. Bacaklarımda aynı şekilde yerinden hareket etmiyordu.
Güç bela gözlerimi araladığımda ellerimin iple tavandan bağlı olduğunu gördüm. Bir sandalyede oturmuş ve ayaklarımda sandalyenin iki bacağına bağlı olduğunu fark ettim.
Gözlerimin önüne gelen son anıyı ise aklımdan def ettim. Böyle bir aptallığı nasıl yapmıştım aklım almıyordu. Kaçırılmıştım.
Olduğum hale bakılırsa bu sefer hiçbir şansım olmadığını gördüm. Ne yani sonum burada mı olacak benim? Ne olur artık canım yanmasın. Buna dayanacak gücüm kalmadı.
Ellerim o kadar sıkı bağlıydı ki hareket ettirmeye çalıştığım an acıdan inledim. Daha dikkatli baktığımda bileklerimin morarmış olduğunu gördüm. Her zaman hassas bir tenim vardı. Bu durum hiç de güzel değildi.
Boğazımda ki acılık yüzünden yüzüm buruşsa da hemen eski halimi alıp boğazımı temizlemeye çalıştım. Canım yanmıştı.
"Hey, kimse yok mu?" diye bağırdığımda hiçbir ses gelmedi. Etrafı daha dikkatli incelediğimde buranın bir depo olduğunu gördüm. Tam karşımda garaj kapısı vardı ve içerde hiç pencere yoktu. İleride bir masa ve üzerinde bir şeyler vardı ama bu mesafeden görememiştim.
Bir süre sonra karşımda ki garaj kapısının açılmasıyla başım kalkmıştı ve korkmaya başlamıştım. Nefretimden alığım gücün birazı bile yoktu şuan. Ve maalesef ki korkuyordum. En azından belli etmemeye çalışacaktım. Ne kadar olursa.
Kapı tamamen açıldığında karanlığa alışan gözlerim başta acıyıp kapansa da, sonradan bana yaklaşan adım sesleriyle hızla gözlerimi geri açtım. Karşımda uzun boylu elli küsur yaşlarında bir adam vardı ve sırıtarak bana bakıyordu.
"Uyanmışsın küçük." Demesiyle midem bulandı. Aramızda iki adımlık mesafe kalıncaya kadar yaklaştı. "Kimsin sen?" diye sordum tiksintiyle.
Bu sefer kısa bir kahkaha atıp "Kim olduğumu boş ver sen, küçük. Çok sevgili babanın düşmanlarından sadece biriyim. Ama üzülme seninle çok eğleneceğiz." Dedikleriyle korkum ikiye katlandı.
![](https://img.wattpad.com/cover/308446243-288-k132592.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHZEN
Novela JuvenilNereden bilebilirdim, hayatımın altüst olacağını? Nerden bilebilirdim, bundan sonra hayatımın kökten değişeceğini? Bilemezdim. Bilemedim de. Araf ben sana dair her şeyi unuttum mu?" Gözlerime öyle baktı ki bir anlam veremedim. Ama acının geriye bı...