Bölüm 6: Mürekkep

748 54 8
                                    



O bir leke lakin yüreğimin de sancısı.


Her geçen gün aklıma yeni sorular ekleniyor ama asla eskileri bir cevap bulamıyordu.

Ne demeye çalışmıştı o? Benim neyden haberim yoktu? Acaba unutup hafızamı mı kaybettim, diyeceğim ama böyle bir şey imkânsız.

Emin misin? Kesinlikle.

Araf'a dönüp "Neyden bahsediyor?" diye sorduğumda sanki kısa bir anlığında yüzünde kederi andıran bir tebessüm belirdi sonra ise bir cevap vermeden öylece çıkıp gitti. Kendimi koltuğa bıraktığımda bütün bedenimden gücüm çekilmiş gibiydi.

Selinin durmak bilmeyen sorularıyla ona dönüp, olan biten her şeyi anlattığımda sadece Araf'ın bana yaptıklarına şaşırmıştı. Kendi hatalarını kapatıp anlatmışlardı ona da. Ne acınası bir durum.

Bu bilinmezliğin içinde kalbim öyle acıyordu ki, ne yapacağımı bırakın ne hissedeceğimi bile bilmiyordum.

Kasıklarıma giren sancıyla, olduğum yerden kalkıp hızlıca kaldığım odadaki banyo ya girdim. Regl olmuştum. Şuan çektiğim ağrı hiç denecek kadar azdı, ama çok fazla ağrıyacağı kesindi. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yatağa girip, üzerime örtüyü çektim. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak o kadar yorulmuştum ki, uyumam zaman almamıştı.

Karanlık bir yolda ilerlemek gibiydi sürdürdüğüm hayat. Ucu bucağı belli olmadan. Yolun sonunu bilmeden. Kimseyi görmeden. Yalnız başıma. Kimsesiz. Yolun önü sisle kapanmışta, istesen de görmek imkânsızmış gibi. Bir bilinmezlik nasılsa, tıpkı öyle.

Karnımın ağrısıyla zar zor gözlerimi açtığımda yatakta kıvranıyordum. Pencereden baktığımda çoktan gece olduğunu gördüm. Yavaşça yataktan kalktım ve sıcak su torbasını alıp mutfağa indim. Sanki hızlı hareket etsem ağrım olacak sonra da hiç dinmeyecek gibiydi.

Suyun ısınmasını beklerken aynı zamanda olduğum yerde kıvranıyordum. Sonunda su ısındığında torbayı doldururken elime su sıçramasıyla ufak çaplı bağırmış olabilirim. Kısık sesli olan çığlığımla kendime kızıp elimi soğuk suya tuttum. Ama karnımdaki ağrı arttığı için elimin acısını hissetmemiştim.

Tekrar suyu torbaya doldurup ağzını kapattım. Allah'tan kimse sesime uyanmamıştı. Merdivenleri her çıkışımda biraz beklediğim için beş dakika sonunda odaya gelmiş ve yatabilmiştim.

İlaç içmiş olsaydım bu kadar ağrım olmayacaktı, diye düşünüp yine kendi kendime söylenip acıyla ağrımın geçmesini bekledim. Aradan neredeyse iki saat geçmiş ama ben hâlâ olduğum yerde can çekişiyordum.

Sıcak duş alsam iyi gelir, düşüncesiyle ayağa kalktığımda bir yerlere tutunarak ilerledim. Makyaj masasına tutunduğumda, masanın üzerinde şuan fark ettiğim çerçeve düşmüştü. Bir sen eksiktin.

Bir de onu düşürdüm diye duygusallığım tutmuş ağlamaya başlamıştım. Bu durumdan nefret ediyorum. Tık tıklanıp açılan kapıyla oraya döndüm. Yine Araf gelmişti. Bu adam uyumayıp beni mi bekliyor, anlamıyordum ki.

"Niye geldin yine?" diye sorduğumda hiçbir tepki vermeyip yanıma geldi. Yanaklarımı silerken beni izliyordu. Gece olmasa çığlık atacağım kesindi, çünkü bu adam bana kafayı yetirtmeye başlamıştı.

"Ses çıkardın ona uyandım." Dediğinde bende "O sesi ben bile zor duydum sen yan odadan nasıl duyuyorsun acaba?" diye sordum.

Sorumu takmayıp "Sen iyi misin?" diye sorduğunda sinirle "Hayır." Dedim.

MAHZENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin