Aklıma geliyordu tüm yaşanmışlıklar, gözlerimi ne kadar sıkıca kapatsam da gitmiyorlardı.
Emre Aydın: Sen Beni Unutamazsın
Mahzen den ayrılıp asansörle üst kata çıktım. Dışardan belki çok sağlam bir görünüşüm vardı ama içim asla öyle değildi. Düşe kalka bir şekilde yürüyordum. İçimdeki savaş son bulana dek de öyle sürüp gidecekti.
Benimkisi günahını bildiği halde tövbe etmeyip, yine aynı suçu defalarca işlemek gibiydi.
Arkamda bir hareketlilik sezmemle, bana uzatılan eli kendime doğru tüm gücümle çekip kolundan tutar tutmaz yere serdim. Sırt üstü düştüğü için yüzünü görmemle ağzımın açılması bir oldu.
"Yiğit senin ne işin var burada?" diye sinirle söylenmemle bir cevap gelmedi.
Gözleri öylece açık tavana bakıyordu.
Öldürdün mü lan çocuğu?
Ay yok be!
Ayakkabımın ucuyla kolunu dürtmemle acıyla inledi. "İyi bari en azından yaşıyorsun. Valla hiç uğraşamazdım şuan senle." Deyip kalkması için elimi uzattım.
Bir elime bir bana bakınca sırıttım. "Korkma Yiğit, adam yemiyorum."
Yutkunup elini bana uzattı. Ayağa kalkıp toparlandığında gözlerindeki kırgınlığa anlam veremedim.
"Lavinia niye öyle yaptın şimdi?" Oy kıyamam. Bu alınmış ya kız!
Gülmemek için yanağımın içini ısırırken cevap verdim.
"Arkamdan sessizce yaklaşıp el uzattın Yiğit, ne yapmamı bekliyordun? Beni tanımıyormuş gibi konuşma."
Kaşlarını çatıp "Seslendim ama sen duymadın." Dediğinde kaşlarını çatan ben oldum.
Nasıl böyle dikkatsiz olurum ben? Tırnaklarımı avuç içime batırdım. Sonra gördüm ki avuç içim zaten tırnak izleriyle dolu. Hep stresli olduğumdan yapardım bunu, haberim bile olmazdı çoğu zaman.
Sıkıntıyla nefes verip tekrar Yiğit'e döndüm.
"Sen neden buradasın? Acil bir şey olmadıkça buraya çıkman yasak biliyorsun dimi?" dediğimde kafasını sallayıp "Biliyorum. Beni Çiçek gönderdi. Bunu sana vermem gerektiğini söyleyip gitti." Diye cevap verdi.
Sonrada elindeki zarfı uzatıp bir şey demeden gitti. Siyah zarfın dışında yazı yoktu. Buraya kadar girdiğine göre tehlikeli de olamazdı. Hızlı adımlarla odama girip kapıyı arkamdan kilitledim.
Nedenini bilmediğim bir huzursuzluk hissedince, sabahtan beri olan baş ağrım şiddetlendi. Çalışma masamın çekmecesini açıp ağrı kesiciyi alıp dudaklarımın arasına koydum. Etrafta su bulamayınca da hapı yuttum. Çok da önemli değildi.
Elimdeki zarfı açıp içindeki kâğıdı alım ve zarfı masaya bıraktım. Kart gibi olan siyah kâğıtta yazan şey "Oyun başlıyor." Yazısıydı.
Kaşlarım istemsizce çatıldı. Telefona gelen mesaj sesiyle dikkatim dağıldı.
Çiçek:
Zarfı açıp okudun diye umuyorum. Bizim çocuklar ormanda yaralı birini bulmuşlar. Adam "Bu zarfı Lavinia ya verin!" dedikten sonrada ölmüş. Öldürülmüş desek daha doğru olur. Tahmin edersin ki yazıyı bende okudum ama kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Yapabilecek olanları biliyorum ama buna cesaret edemezler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHZEN
Ficção AdolescenteNereden bilebilirdim, hayatımın altüst olacağını? Nerden bilebilirdim, bundan sonra hayatımın kökten değişeceğini? Bilemezdim. Bilemedim de. Araf ben sana dair her şeyi unuttum mu?" Gözlerime öyle baktı ki bir anlam veremedim. Ama acının geriye bı...