Alnımdan öpmemişti ama izini bırakmıştı.
Tıpkı önündeki boş kâğıda ne yazacağını bilmemek gibi kararsızım şuan. Bilmiyorum. Önümdeki yolun canımı acıtıp acıtmayacağını bilmiyorum.
Ama hangi kalp acıyı tatmadan mutluluğu görür ki? Yeterince acı çekmiştim, bir diğerini daha kaldıramam derken neler yaşadım da ölmedim ben.
Eve gelene kadar tek kelime etmemiş, eve geldiğimizde ise hemen odalarımıza çıkmıştık. Onun ne düşündüğünü ne hissettiğini çok merak ediyordum.
Şimdi ise yatağın üzerinde öylece uzanıyorum ve tek yaptığım şey tavana bakıp sırıtmak.
Kızım kendine gel yaa, bütün karizma gitti. Ergen gibi sırıtıyorsun. Aman bana ne? Bugüne kadar sanki çok gülmüşüm gibi onu da elimden almayacağım.
Uykum da vardı ama uyumak ne mümkün. Kapının çalmasıyla afallasam da yatakta diklenip "Gel" diye seslendim.
Araf içeri girmeden kapıdan "Müsait misin?" diye sorduğunda "Hm hm." Deyip başımı salladım. Kapıyı kapatıp biraz daha yaklaştığında "Ne oldu?" diye sordum.
Omuzlarını kaldırıp indirdiğinde bir çocuktan farkı yoktu. Yaptığı bu harekete gülerek karşılık verdim.
"Uyku tutmadı. Ya sen?" dudaklarımı oynatıp düşünüyormuş gibi bir hal aldım. Bu hareketim en fazla bir saniye sürse de gözleri dudaklarıma kaymıştı.
"Ben de." Dediğimde başını sallayıp etrafa bakmaya başladı. Ne yapacağını kendi de bilmiyordu. Ve o şekilde bir çocuğa benzediğini de.
Gülümseyerek elimi bir kez yavaşça yatağa dokundurup "Gelsene." Dediğimde bunu bekliyormuş gibi hemen yanıma gelip pikenin altına girdi.
Bende yanına uzandığımda yüzünü seyretmeye başladım. Yakından daha yakışıklı olduğunu söylemiş miydim?
Evet. Olmamışın sevgilisi olmuş, tutmuş bir tarafını koparmış hee. Seninki de bu misal.
Yav he he. Eee nasıl uyuyacağım ben şimdi?
Az önce düşünmekten uyuyamıyordum şimdi ise heyecandan uyuyamıyorum.
Ama kokusu o kadar rahatlatıcı gelmisti ki anlamadan uykuya dalmıştım.
Ne olduğunu anlamadan kavga sesleriyle huzurlu uykumdan sıyrıldığımda yanımda Araf'ın olmadığını gördüm.
Üzerimdeki pikeyi kenara itip yataktan kalkıp bir şey yapmadan sessizce kapıyı açtım. Şimdi sesler daha belirgindi ama yine de anlaşılmıyordu.
Sessizce merdivenlere yaklaştım. Kavga edenler Araf ve Ömer'di. Dinlediğimde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağından bir haber dinlemeye başladım.
Araf'ın sesini duydum ilk önce "Sessiz ol! Kız uyanacak."
"Ya abi bırak şimdi kızı falan. Sana ne söylüyorum burada duymuyor musun?" Ömer'i ise ilk kez bu kadar sinirli görüyordum. Durduğum yerde beni görmeleri imkânsız olduğu için rahattım.
"Duyuyorum. Sen benden Eftalya ya böyle bir şeyi söyleme mi nasıl beklersin? Aklım almıyor Ömer."
"Senin bir suçun yokken kız senin hakkında yalan yanlış ne varsa biliyor Araf. Yazık değil mi oğlum sana? Yazık değil mi lan kıza? Çekmediği dert, görmediği acı kalmadı."
Nasıl yani ben Araf hakkında neyi yanlış biliyordum ki?
Araf'ın konuşmasıyla tekrar odağımı onlara verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHZEN
Genç KurguNereden bilebilirdim, hayatımın altüst olacağını? Nerden bilebilirdim, bundan sonra hayatımın kökten değişeceğini? Bilemezdim. Bilemedim de. Araf ben sana dair her şeyi unuttum mu?" Gözlerime öyle baktı ki bir anlam veremedim. Ama acının geriye bı...