♻️SEB/27☣️

714 81 92
                                    


"Kabul etmen şaşırtıcı." derken buldum kendimi. Ecmel henüz çıkmıştı ve hâlâ aynı yerde oturmaya devam ediyordum.

"Mecburdum." dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Sen kendini bir şeylere mecbur hissedebiliyor musun?" Diye soran şaşkın bir nida dudaklarımdan firar ederken Muâz gözlerini oldukça karizmatik bir hareketle devirir gibi ufak bir bakış attı.

Ardından başını iki yana sallayarak, "Nelere mecbur hissettiğimi bir bilsen..." dese de devamını getirmedi.

"O evde ilk defa böyle bir yemek verilecek belki de. Tüm aile üyelerinin eksiksiz sofrada olması için ancak böyle bir bahane kullanılabilirdi zaten."

Koltukta yaslandığım yerden doğrularak dikkatimi ona verdim. "Nasıl yani?"

Hiç beraber yemek yemiyorlar mıydı?

"Şöyle ki:" diyerek ellerini dizlerine koyup biraz öne doğru eğildi Muâz. "Ben annem bizi bırakıp gittiğinden beri babamla aynı masaya hiç oturmadım. Benden sonra yavaş yavaş diğerleri de koptu tabi. Ecmel zaten görünmez..."

"Şimdi ne değişti de aynı masaya oturmakta bir sorun görmüyorsun?"

Aslında uzatmasam daha iyiydi merakım yüzünden onu vazgeçirmek istemezdim.

"Yanımda karım var."

Ciddiyetle yüzüme baktığında ona anlam veremesem de sustum. Yanında ben varım diye bir şeyler değişiyor muydu? Birilerinin varlığının güzel bir noktaya dokunması için gereken o bağ var mıydı bizim de aramızda?

Masanın üzerinde duran buzu bahane olarak kullanıp onu alarak mutfağa girdim. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Dahası her gün biraz daha söyleyecek bir şeyimin kalmayıșıydı. Konuşmamız gereken o kadar çok şeyi dudaklarıma mühürlenen kelimeler yüzünden erteliyordum ve günün birinde sonuçları hiç de hoş olmayacaktı. Bunun farkındaydım.

Buzu koyduktan sonra mutfaktan çıktım.

"Saat kaçta gitmemiz lazım? Ona göre hazırlanayım."

Muâz, "Ne zaman istersen." diyerek koltuğa uzanmış ve ellerini başının altına almıştı.

"Öyle şey olur mu? Ben en iyisi Ecmel'i arayıp sorayım." derken merdivenlere yöneldim. Muâz kafasını kaldırıp baktıktan sonra senbilirsin der gibi bir bakış atıp tekrar rahat pozisyonuna geri döndü. Saat bire geliyordu ve Ecmel akşam yemeklerini yedi gibi yediklerini söylemişti. Dolabımdaki elbiselere göz atıp kafamda bir şeyler tasarladıktan sonra aşağı indim. Gitmeye yakın giyinirdim. Ama onun öncesinde atıştırmalık ya da Muâz'ın yiyebileceği bir şeyler yapsam iyi olurdu. Biz evlendiğimizden beri farkediyordum ki öğünlerimiz çok dengesizdi. Muâz bu sabah kahvaltı bile yapmamıştı zaten...

Ne yapsam diye düşünürken dolapta ne zaman alındığını farketmediğim mantarları görünce en iyi seçeneğin bu olduğuna karar verdim. Yanına da pilav yapardım. Mantarları ve sebzeleri doğrayıp açtığım tarife göre mantar sote yaparak yaklaşık bir saatimi mutfakta geçirdim. Bu esnada Muâz'ın yine her zaman olduğu gibi ne yaptığından haberim yoktu. Pilav ve sote hazır olduğunda tabakları masaya  koyup dolaptan içecek bir şeyler çıkardım. Salatayı da ortaya koyduğumda elimi belime koyarak hazırladığım sofraya baktım. Ben bu yemek işini kapardım bence. Tatlı ve pasta türü şeyleri çok yaptığımdan güzeldi ama yemek işinde yeniydim. Medrese de genellikle o işlere Seniha bakardı sanırım arada ondan tüyo almalıydım artık.

Oturma odasına geçip Muâz'a bakındım ama bulamadım. En son burada uzanıyordu.

"Muâz!" Diye seslenerek merdivene yöneldiğim esnada basamakların başından görününce, "Hadi gel, bir şeyler ye." diyerek çağırdım onu. Onu yemek için çağırmak bile bana garip geliyordu.

Son Evlilik Bükücü/2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin