♻️SEB/29☣️

649 79 225
                                    

Bol bol kalp❤️❤️❤️❤️ bol bol yorum💫

Dünya bildiğim en garip șeydi. Șey diyorum çünkü arapça da bu kelimenin karşılığı bilinmeyen demekmiș. 'X' denilen Allah'ın cezası da 'şey' denilen Allah'ın belasından sonra ortaya çıkmış hatta. Dünya da bir bilinmeyen benim gözümde bu yüzden onu 'şey' olarak tanımlıyorum. Gözlerimi açar açmaz kırpıştıracak kadar bile halim yokken gözlerimin etrafta Muâz'ı aramasını da bu yüzden dünyanın bir 'şey' olmasına bağlıyorum. Şey deyince küfretmișim gibi bir his veriyor ama neyse. Dünya denen şey yüzünden tüm bu beni garip hissettiren meraklar...

Bulanık gözlerim aradığını bulmayı bırak daha doğru düzgün göremezken onları geri yumup kendime gelecek kadar bir süre bekledim.

Sağ bacağımın yanında bir şey vardı. Elimle yoklamak istesem de hareket etmeyi isteyecek kadar enerjim yoktu.

Aradan geçen bir kaç dakika sonunda gözlerimi hafifçe aralamayı başardım. Hastanedeydim. Şimdi zihnimde daha keskinleşen sahne en son bana araba çarptığını hatırlatıyordu. Sonra gözlerim aşağı kaydı.

Muâz başını hastane yatağının üzerine bacağımın hemen yanına koymuştu. Yüzünü göremiyordum ama kokusu unutabileceğim bir koku olmadığından olsa gerek onu duyumsuyordum.

Yanımda olması beni rahatlatırken gözlerimi tekrar kapattım. Damlalar gözlerimin kenarlarından süzülürken tek isteğim Muâz'ın gözlerini görmekti şimdi. Son defa gözlerimi kapatmak, sabah evden ayrılmadan son defa Muâz'ın yüzüne bakmak, bakarken nefret eder gibi olup da nefret edememek ve sırf bu yüzden gözlerini görmemek için çabalamak... O gün son defa nefes aldığımı düşünmek ve bunu hissetmek bile yaşamın henüz yașanmamıșlıklar çok fazlayken ne kadar kıymetli olduğunu farkettiriyordu.

Aslında yaşam hep kıymetliydi. Ama ölmeye yakınken daha da keskinleșiyordu tüm hisler.

Bu sırada Muâz'ın huysuz mırıltısını işitirken gözlerimi tekrar açacak enerjiyi kendimde bulamadım. Uyku beni kendine doğru çekerken karşı koymaya çalışsam da gözlerimi tekrar açmayı başardığımda uzun bir süre uyuduğumu farkettim. Oda karanlık ve etraf sessizdi. Karanlık dediysem de öyle zifiri değil. Sadece ışık kapalıydı ama içerisi biraz zorlasam kitap okuyabileceğim kadar aydınlık sayılırdı. Pencereler de perde yoktu çünkü.

Muâz'ı bu defa aradığım yerde bulamadım. Yanımda değildi. Burada benden başka kimse yoktu. Kalkmak istedim. Burada yalnız kalmak istemiyordum saçma bir şekilde. Ama doğrulmaya çalışmak bile eziyetti. En başta her yerim ağrıyor ağrımayan yerim varsa da sızlıyordu. En son hareket etmeyi bırakıp kendimi yatağa bıraktım. Bir elimde serum vardı zaten. Bu takılırken uyanık olmadığım için şanslıydım.

Diğer elimi uzatıp saçlarımı geriye doğru ittim. Yüzüme yapıșmıșlardı. Yatağın hemen yanında ki komodinin üzerinde duran naylon bonenin ben kendimde değilken başımda olduğuna emindim. Acaba Muâz mı çıkarmıştı?

Sahi! Neredeydi? Gözlerimi ilk açtığımda görmüştüm onu ama şimdi yoktu. Başka kimse de yoktu zaten. Yalnızdım.

Sanırım bundan kurtulamayacaktım.

Tekrar uyumak isterken gözlerimi yummuștum ki kapının sanki çekinerek hatta korkarak aralandığını hissettim. Öyle sessizce. Kafamı kaldırıp gelen kişiyi görmeye çalışırken Muâz'ın hemen dikkatini çekmiş olmalıyım ki "Ahsen," diye şaşkınlıkla mırıldanırken bir ân sonra, "Hop hop! Hareket etme!" dediğinde yanımda buldum onu.

Ya çok hızlıydı ya da ayılamamıștım.

"Ne zaman uyandın sen?" diye sorarken bir eli başımın arkasında diğer eli de serumlu elimin üstündeydi. O ân o telaşla bir şeyler yapmaya çalışırken durgun ve ışığı yitip gitmiş gözlerine baktım.

Son Evlilik Bükücü/2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin