☣SEB/41☣

576 76 250
                                    

İkrime elini boynuna atıp kolyesini tişörtünün içinden çıkardı. Yıllardır taktığı kolye annesine aitti gerçekten.

Ahsen'in ve kendisinin annesine.

Bu güzel ama üzücü bir histi. Anne ve babası yaşıyordu bir kardeşi vardı hatta. Ama yine yalnızdı. Babası geçmişinin vicdan yüküyle meşgulken annesinin aklı bile başında değildi. Kardeşi de artık annesinden pek farklı değildi.

Muâz'dan sonra Ahsen bir ruh olup çıkmıştı. Akşam olduğunda Sahra Ahsen'le konuşmuş, eşyalarını hazırlamış ve Cihangir ile beraber onu alıp gitmişlerdi. Cihangir ikisini eve bıraktıktan sonra gelecekti.

Ahsen Sahra ile çıkarken tek kelime edip yüzüne bakamadı.

Olayın üstünden birkaç saat geçince neden bakamadığını da anladı. Eğer her şeyi bilseydi şimdi Muâz Ahsen'in yanında olurdu ve onun yerinde İkrime olurdu. Bu yüzden biraz da suçluluk hissetti. Muâz kendisiyle alakasız bir işin peşine düşmüştü. İki kardeşi de geride bırakmıştı. Korkak bir adam olduğu için olmuştu bunlar.

Muâz'ın onu savunmasız bir çocuk gibi gördüğünü biliyordu. Bu yüzden söylememişti belki de.
Onun üstlenmesi gereken yükü omuzlamıştı.

Onlar gittikten sonra Hamza, Ecmel ve Serra'yı da Ali götürmüştü.

Evde görüşmek için ayrıldılar. İkrime biraz daha burada kalmak istedi. Furkan ve Muhammed gittiğinde Feza da kapının önündeydi. Gidecekti ama konuşmadan da içi rahat etmedi.

"Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu omuzları birkaç saatte çökmüş adama.

"Vasıfsız ve bitik."

Nedensizce ona her şeyi ikiletmeden anlatıyordu. Her insanın dilini çözdüren biri vardı demek ki.

Kız dudaklarını birbirine bastırdı.

"Dün konuştuklarımızın üstüne bugün kardeş olduğunuzu öğrendin. Böyle hissetmen normal."

İkrime başını iki yana salladı. Gözleri etrafa bakıyordu.

"Asıl mesele bu değil ki. Muâz hiçbir iz bırakmadan gitti. Onu nasıl bulacağımı bilmiyorum."

"Bulunmak istediği zaman sana bir işaret gönderecektir biliyorsun değil mi?"

"Onun işaretini bekleyecek ne vaktimiz ne keyfimiz var. Tehlikede ve işaret falan göndermez. Bizi de tehlikeye attığını düşünüyor çünkü."

Feza buruk bir şekilde gülümsedi. "O zaman onun bize öğrettiği şekilde buluruz biz de onu."

İkrime yüzünü ona çevirip öylece baktı biraz. Feza'nın gülümsemesi ona da bulaştı.
"Bize bulmayı öğreten saklanmayı da çok iyi biliyor ama..."

"Elimizden geleni yaparız."

"Yaparız değil mi?"

Bunun üzerine Feza başını sallayıp gülümseyerek arkasını döndü ve bir şey demeden gitti.

İkrime de kapıları kilitleyip kırık camı bir örtüyle kapattı. Çıkarken yanına hiçbir şey almadı. Kısa süre sonra soluğu tekrar burada alacaktı çünkü.

Ahsen'i görmek istedi bi an. Ama sonra buna hakkı olmadığını düşündü ve vazgeçti. Ali'lerin beraber kaldığı öğrenci evine ulaştığında kapıyı ona Muhammed açtı.

"Hoşgeldin abicim." diyerek onu içeri aldı. İkrime ona gülümsemeye çalışsa da pek beceremedi.

Hâlâ üzerinde ki şaşkınlığı, hüznü, korkuyu atamamıştı. Bir sürü hissi aynı anda yaşıyordu ve hiçbiri kolay değildi.

Son Evlilik Bükücü/2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin