"Aramıza katılmayacaksanız ilerleyin Leydim."
Gülfem malikanenin yüzlerce fenerle aydınlatılmış bahçesinde ilerlerken bir skandal yaratmayı düşünmemişti; hele ki bir skandala tanık olmayı asla ama asla düşünmemişti. Balodakilere daha fazla tahammül edemeyeceğini anladığında sakinleşebilmek için kendini bahçeye atmıştı. Henüz malikaneden uzaklaşamadan süs havuzunun kenarında tutkuyla öpüşen, neredeyse sevişen, bir çift göreceğini düşünmemişti elbette! Uzun boylu, sarışın, atletik yapılı bir adamla -onu daha önce gördüğünü hiç sanmıyordu, ufak tefek genç bir kadın sanki Gülfem orada değilmiş gibi öpüşmeye devam ediyordu. Ne skandaldı ama! Geldiği günden beridir ona ahlak dersi vermeye çalışan onlarca leydi aklına gelince gülümsedi ve tam da bu sırada adamla göz göze geldi. Adam onun utanıp sıkılacağını ve belki de koşarak oradan uzaklaşacağını sanmıştı. Oysa bu tarz manzaralara Paris'ten fazlasıyla aşina olan Gülfem adamı şaşırtarak onları nazikçe selamlayıp hiçbir şey yaşanmamış gibi cam seraya doğru ilerledi.
Bahçenin uzak köşesindeki seranın cam kapısını ileriye ittirdiğinde kendini çiçek açmış mandalina ağaçlarının arasında buldu. Yalnız olduğundan emin olmak için etrafa hızlıca göz gezdirip sessizliği dinledi. Derin bir nefes alıp verdi. Yalnızdı. Dışarıdaki beyefendiyle hanımefendinin yerinde olsa burayı tercih ederdi. Daha sessiz, daha sıcak ve insanı delirten kalabalıktan da daha uzaktı. Diğerlerinden daha karanlık bir koridora girip ellerini gerisinde bağlayarak yürümeye başladı. Kadınların onunla ve Mehmet'le ilgili söylediği şeylere hala kızgındı. Koridor bitince bir sonraki koridordan döndü. Başka bir zaman olsa onları duymazdan gelir ve kalabalığın arasına geri dönerdi. Ama bugün... Bugün kadınlardan birinin söylediği şeye öyle öfkelenmişti ki onu yumruklamamak için kendini zor tutmuştu. Derin bir nefes alıp verdi.
"Yalnız kalmak için..." Bir sonraki arada onun hizasında yürüyen adamı duyduğunda irkilerek duraksadı. "Tehlikeli bir yer Leydim." Az evvel gördüğü aşıklardan biri miydi? Muhtemelen. Cümlenin altındaki imadan anlaşılıyordu. "Burada yakalanmanız..." Bir sonraki aralıkta bakışları adamla kesişti. Nefes kesiciydi. Onun kadar yakışıklı çok az kişi görmüştü Gülfem. Kusursuz kesilmiş altın rengi saçları az evvelki tutkulu öpüşme sırasında dağılmış, boyun bağı gevşemişti. Uzun yıllar boyunca doğru eşleşmiş mavi kanlı aristokratlardan biri olduğu kusursuz burnundan ve düzgün yüz hatlarından belliydi. "Skandal yaratır."
"Burada sizinle yakalanmam skandal yaratır, Lordum." Yürümeye devam etti. "Az evvel..." Eğilip taze patlamış bir mandalina çiçeğini kokladı. "Sizi ve arkadaşınızı rahatsız etmek istememiştim."
"Etmediniz." Adamın ağacın etrafından dolanıp onuna yanına geldiğini duydu, Gülfem. Ondan bir buçuk baş, belki de daha, uzundu ve omuzları kesinlikle tahmin ettiğinden daha genişti. "Yine de az evvelki rastlaşmamızın aramızda kalacağından emin olmak isterim."
Genç kadın gülümsedi. Ne adamın ne de öpüştüğü kadının adını biliyordu. Onlar hakkında bir şeyler anlatmak istese bile -ki asla istemiyordu- gerekli bilgilerden yoksundu. "Şüpheniz olmasın." Bakışlarını yeniden parmak uçları arasında parlayan çiçeğe eğdi. "Denk geldiğiniz kişi ben olduğum için şanslısınız."Adamın gülümsediğini duyduğunda nazikçe omuz silkti. İnanmıyor muydu? Tek kaşını imayla kaldırıp adama döndü. "Şanslısınız çünkü ne sizi ne de arkadaşınızı tanıyorum."
"Beni tanımadığınıza inanmalı mıyım Leydim?"
Adamın dudaklarındaki kibirli gülümseme Gülfem'in etini karıncalandırdı. Ah, harika! Bir başka kendini beğenmiş aristokratla daha uğraşacaktı. Yeniden yürümeye başlarken adamın da onu tanımadığını fark etti. Eğer tanısaydı doğruyu söylediğini bilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dükü Kendine Aşık Etmenin Üç Başarısız Yolu
Historical FictionGülfem ve Mehmet, Osmanlı sarayından anneleri tarafından kaçırıldıklarında henüz on yaşındalardı. Hayat onları Odessa'dan Berlin'e, Berlin'den Viyana'ya ve Viyana'dan Paris'e sürüklemiş ve en sonunda da Londra'ya getirmişti. Savaşlar, isyanlar, entr...