Ya sonra?

827 70 26
                                    

Ya sonra?

Gülfem sabah uyandığında yanı başına bırakılmış bir notla karşılaşmıştı. George onun için endişelenmiş, onu görmeden içinin rahat etmeyeceğini, uyanınca onunla bahçede buluşmayı teklif etmişti. Bunun, St. Clairs'le arasında yaratacağı gerginliğin farkındaydı. Ama George'un teklifini de öylece reddedemezdi. Adamın onun için bir endişelendiğinden, onu görmeden sakinleşmeyeceğinden emindi. Maddie'nin yardımıyla giyindi. Gün doğumunun üzerinden birkaç saat geçmiş olmalıydı. Notta yazan yere, bahçedeki havuzun yanına indiğinde George'u ikisi için hazırlanmış bir masada kahvaltı ederken buldu. Uykusuzluktan göz altları morarmıştı.

"Birini uykusuz bırakmak gözde işkence yöntemlerinden biridir, Majesteleri." Atılıp sandalyesini çeken hizmetçiye teşekkür etti. "Amacınız bu muydu?"

"Senden başka kimse bana bunu yapamazdı, Gülfem." George onun yüzünü ağır ağır adımlarken Gülfem bardağına doldurulan çayı izliyordu. "Seni cezalandırmam gerekecek."

"Bunu kendinize siz yaptınız." Süt koymak için hareketlenen hizmetçiye teşekkür ederek bakışlarını genç prense çevirdi. "İçim son derece rahat."

"Bunun Bayan Elizabeth'in iddia ettiği gibi talihsiz bir kaza olduğuna inanmamı mı bekliyorsun?"

"Başka ne olabilir ki?"

Prens George masadaki üzümlerden bir salkımı hizmetçilerinin hayret dolu bakışları arasında uzanıp Gülfem'in tabağına bıraktı. "Üzümleri senin için getirttim," ve çatalıyla biraz da peynir ekledi tabağa, "peynirle yemeyi sevdiğini biliyorum." Gülfem'in tek bir gülümsemesi içindi her şey. Onun canını bilerek ya da bilmeyerek acıtacak herkesin karşısındaydı; bu bizzat Gülfem'in kendisiyse eğer varsın öyle olsundu. Onunla da kavga ederdi. "Ne kadar iyi bir yüzücü olduğun konusunda hemfikiriz, öyle değil mi? Eğer bu talihsiz bir kaza olsaydı, kendini kurtarabilirdin. Ama yapmadın." Kendini düzeltti. "Daha doğrusu yapamadın." Keskin bakışları kadının bir şeyler saklayan bakışlarına kilitledi. "Neden? Sadece elbiselerinin ağırlığı olamaz mesele." Nazikçe omuz silkip çayından bir yudum aldı. "Daha önce de elbiselerinle yüzdüğünü biliyorum. Orada tam olarak ne oldu?"

Gülfem dürüst bir nefes aldı ve üzüm tanelerinden birini ağzına atıp ağır ağır çiğnedi. Belki de daha aptal adamlarla arkadaşlık etmesinin vakti gelmişti. Gerçi St. Clairs, George kadar erken farkına varamamıştı durumun. Bunda hiç şüphesiz onun kendisini George kadar iyi tanımamasının da etkisi vardı. "Dehşete düştüm." Su yeniden ciğerlerine dolmaya başlamıştı sanki. Hafifçe öksürüp masadaki ekmekten bir parça kopardı. "Her şey o kadar hızlı gelişti ki durumu kontrol edecek, kendimi toparlayacak fırsatım olmadı." Bir parça peynirle birlikte ekmeği ağzına attı. Ne kadar dürüst olması gerektiğini bilmiyordu ama George'un, St. Clairs'i suçlamasının önüne geçebilirdi. "Son yıllarda yüzmüyorum, daha doğrusu yüzemiyorum. Bu yüzden..."

Adam, onun yarım cümlesini "Dehşete düştün," diye tamamladı. "Yüzemiyorum dedin." Sesi derinden geliyordu. Bir şeyler düşündüğü belliydi. "Birlikte olmadığımız süre zarfında buna sebep olacak ne yaşamış olabilirsin Gülfem?"

Gülfem sessiz kalmayı tercih etti. St. Clairs'e olan biten her şeyi anlatırken dağılıp dökülmediyse mucize sayılırdı. Tekrar aynı şeylerden bahsetmek istemediği için "Harden Dükü ile tartışmışsınız," diye mırıldandı. Dudaklarında yaramaz bir gülümseme açılsa da gözleri hala tereddütlerle doluydu. "Düke sağlam bir yumruk attın mı?"

"Sen uyanalı tam olarak ne kadar olmuştu?" Prens George, kadının konuyu değiştirmekteki arzusuna karşı çıkmayarak gülümsedi. "Dedikodular bu kadar hızlı yayılıyor olamaz."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 27, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Dükü Kendine Aşık Etmenin Üç Başarısız YoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin