Not: Havai fişeklerin altında bölümünü okumuş muydunuz?
"Gülfem!"
Callie, Lizzie ve Mary'yi jonglörü izlerken bulmuştu Gülfem. Carrie çiçeklerle süslü gün sarısı bir elbise tercih etmiş, Lizzie her zamanki gibi güzelliğini saklamaya çalışarak dantel detayları olan açık mavi bir elbise seçmiş ve Mary ise güzelliğini gözler önüne seren taşlarla süslü, hoş, pembe bir elbise giymişti. Ayaküstü sohbet ettiler ve bir gösteriden diğerine ilerleyerek şenlik alanını tekrar gezdiler. Mary, Weston Dükü'nün dans teklifini kabul ederek dans pistine ilerlerken Callie kardeşlerinin yanına dönmüş, Elizabeth de annesinin onu tanıştırmak istediği yaşlı bir vikontun yanına sürüklenmişti. Gülfem dostlarını izlerken dalgınca gecenin başını, St. Clairs'in dokunuşlarını, sıcaklığını düşünüyordu. Onun karşısında durup bütün o şeyleri söylerken nasıl da cesur davrandığına ikna etmeye çalışıyordu kendini. Doğru olanı yaptığını söyleyip duruyordu. Avucundaki sıcaklığı hissederek derin bir nefes aldı. Yanakları hafifçe kızarmıştı.
Biraz sonra Mehmet yanına gelince birlikte şenliğe ev sahipliği yapan Bree Dük ve Düşesi'nin yanına ilerlediler. Dük altmışlarında, Düşes ise otuzlarındaydı. Gülfem istese bile bu kadar uyumsuz bir çift daha bulamazdı. Nezaketle ikisini de selamladı. Bree Dükü eğilip elinin sırtına bir öpücük bırakınca Düşes huysuzca öksürmüş ve Dük'ün dikkatini üzerine çekmişti. Kocasının ilgisinin dağılmış olmasından dolayı rahatsızdı. Gülfem "Nazik davetiniz için teşekkür ederiz Ekselansları," dedi güzel bir gülümsemeyle. Bakışları ateş püskürten genç adama kayınca "Bu geceki her şey-" diye mırıldandı ve cümlesi Bree Düşesi tarafından "Size tanıdık gelen bir şeyler var mı?" diye kesti. "Bu gece için ilhamımızı Constantinapolis'ten aldık." Constantinapolis... Gülfem Düşes'in onları küçük gören tavrını hissetmiş, dudaklarındaki gülümsemeyi silmiş ve cümlesinin bölünmesinden hoşlanmadığını açıkça belli etmişti. Dük mahcup bir şekilde karısının cümlesini toparlamaya çalıştı ama Düşes "Gerçi siz Harem'den ayrılmadığınız için haberdar değilsinizdir," diyerek küçümseyen tavrını sürdürdü. "Ama Mehmet Bey düzenlediğimiz bu şahane şenlikle dillere destan eğlenceleriniz arasındaki benzerlikleri görmüş olabilir."
Mehmet sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldı ve yüzüne aldırmaz, alaycı bir gülümseme serdi. "İstanbul'da düzenlenen şenlikler..." Gözleri bir çift kor gibi parlamasa öfkesi asla anlaşılmazdı sanki. "Bir gün değil, günlerce, kimi zaman haftalarca sürer sayın Düşes. Bütün gün ziyafetler verilir, masalar kurulur, oyunlar oynanır, tatlılar dağıtılır." Gülfem'e göz ucuyla bakıp "İkizimle en sevdiğimiz şey de dağıtılan bu tatlılardır hatta," diye ekledi. İkizinin küçümsenmesine izin vereceğini sanıyorsa oldukça yanılıyordu. İkizler bugüne kadar sırtlarını birbirlerine dayamışlardı, bugünden sonra da öyle olacaktı. "Bu geceki ziyafet..." Küçümser bir şekilde etrafa göz gezdirdi. "İlhamını İstanbul'dan almış olsa da sadece bir taklitten ibaret olabilir." O ana kadar ortamı yumuşatmaya çalışan yaşlı Dük'ün yüzü de Mehmet'in son söyledikleriyle düştü. Artık kesif, ağır bir hava vardı aralarında. "Çünkü Londra'dan yalancı bir İstanbul yaratmak imkansız. Yine de bu geceden ikizimin de, benim de keyif alma niyetinde olduğumuzu içtenlikle söylemeliyim." Gülfem'e girmesi için kolunu uzattı ve Dük'e dönüp "İyi eğlenceler Ekselansları," dedi. "Nazik davetiniz için teşekkür ederiz." Başıyla Düşes'i de selamladı. "Sayın Düşes."
Gülfem onların yanından uzaklaşır uzaklaşmaz "Tek konuştukları şey Harem," diye Sen mırıldandı. "O kadar öfkeleniyorum ki!" Alayla güldü. "Bir de utanmadan bizden esinlenilmiş bir eğlenceleyle sıkıcı hayatlarını renklendirmeye çalışıyor." Homurtuları arttı. "Düşes için üzülmüştüm. Şimdi görüyorum ki Dük için üzülmem gerekiyormuş. Onun gibi birine tahammül edebilmek sabır istiyordur eminin."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dükü Kendine Aşık Etmenin Üç Başarısız Yolu
Ficção HistóricaGülfem ve Mehmet, Osmanlı sarayından anneleri tarafından kaçırıldıklarında henüz on yaşındalardı. Hayat onları Odessa'dan Berlin'e, Berlin'den Viyana'ya ve Viyana'dan Paris'e sürüklemiş ve en sonunda da Londra'ya getirmişti. Savaşlar, isyanlar, entr...