"Dışarıda gördüğüm Harden Dükü'nün arabası mıydı?" Callie bütün heyecanıyla ve canlılığıyla ona doğru gelmişti. Gülfem belki de birkaç dakikayla dedikodu malzemesi olmaktan kurtulduğunu fark ederek gülümsedi. "Seni mi ziyarete gelmiş?"
Evet derse adamın nereden bildiğini açıklaması gerekirdi. Hayır derse ise Mehmet'le nereden tanıştıklarını. Bu yüzden iki yanıttan da kaçarak "Sizi endişelendirdiğim için çok üzgünüm," diyerek konuyu değiştirdi. Genç kadınlara bahçede hazırlanan masayı bilerek sargılı koluyla işaret etmiş, böylece Callie kısık sesli bir çığlık atarak ağzını kapatmıştı. Tanrım! demişti. Zavallı Gülfem'ciğine ne olmuştu böyle? Oysaki daha dün gece yanlarındayken hiçbir şeyi yoktu. Düşmüş müydü? Ah, kesin düşmüştü! Ne kadar da kötü arkadaşlardı onlar!
Elizabeth getirdiği sepeti Claire'e uzatırken "Nefes al Callie," diye araya girdi. "Hiç nefes almadan konuşursan Gülfem koluna ne olduğunu bize nasıl anlatabilir?"
Aman! Bu nasıl bir vakurluktu? Biricik Gülfemlerinin kolu kırılmıştı. "Aslında..." Çatlamıştı? "Pek sayılmaz." O halde çıkmıştı? Gülfem gülümseyerek "Ne yazık ki," diye yanıtladı. "Hiçbiri değil Callie." Onlar için çekilmiş sandalyelere oturduklarında çay servisi başladı. "Dün Mavi'yle oynarken kolumun üzerine düşmüştüm ama önemsememiştim." Dük'ün, Mehmet'e ne kadar ön yargılı davrandığını hatırlayarak birkaç detayı değiştirmekten zarar gelmeyeceğini biliyordu. "Bileğimi incittiğimi dün gece ağrım başlayana kadar fark etmedim."
"Ne kadar kötü!" Callie kurabiyelerden birine uzanıp "O yüzden mi dün o kadar solgun görünüyordun?" diye sordu. "Şimdi de çok ağrın var mı?"
Hayır, yoktu. Doktor Harvey'in verdiği çaydan ve kolu için hazırladığı merhemden bahsetti. Birkaç gün içinde iyileşeceğini umuyordu. Sargılı kolunun cemiyette yaratacağı dedikoduları öngörebiliyor, bu yüzden de bir etkinliğe katılmadan önce kolunun iyileşmesini beklemeyi düşünüyordu. Dün gece onun yokluğunda bir şeyler olmuş muydu? Callie, Gülfem bu soruyu sorduktan sonra bir saniye bile susmamıştı. Bir dedikodu geliyor, diğeri gidiyordu. Sadece bir gece ortalarda yoktu. Bu kadar çok dedikodu nasıl birikmiş olabilirdi ki? Callie kocaman gözlerini ona dikip sesini alçalttı ve "Cornelia'nın evleneceği konuşuluyor," diye fısıldadı. Bunda özel ne vardı anlamamıştı ama farkında olmadan kendini genç kadına doğru eğilirken buldu. "Kraliçe'den özel izin isteyeceklermiş."
Elizabeth onlara hizmet eden hizmetçilerden utanarak "Callie!" diye mırıldandı. Yerin kulağı vardı. "Yaptığın ima hoş değil!
"İma etmiyorum Lizzie, doğruyu söylüyorum."
"Belki de aşık olmuştur?"
"Daha geçen yemekte Prens Mehmet'in içine düş-"
"Öhö öhö öhöm!"
Callie, Lizzie kulaklarına kadar kızarınca sevimlice omuz silkti. Gülfem, Lizzie kadar sakin tabiatlı birinin Callie kadar renkli biriyle nasıl arkadaş olduğunu hala çözebilmiş değildi. Onların bu tezatlığı onu gülümsetti. Callie'nin cümlesindeki Mehmet adını duymazdan gelerek "Üç gün önceki yemekte," diye mırıldandı. Farkında olmadan kulağındaki küpeyle oynamıştı. "Böyle bir durum olsaydı Leydi Cornelia kesinlikle bununla hava atardı!"
Callie onun yanında duran birini bulmanın heyecanıyla "Kesinlikle!" diye ellerini birbirine vurunca etraflarındaki hizmetçilerin meraklı gözleri bir anda onu buldu. Gülfem elini havada hafifçe savurarak etraflarındaki herkesi dağıttı ve kaşlarını çatan Lizzie'ye döndü. Onun tedirgin olmasını istemiyordu kesinlikle. Callie herkes dağılınca heyecanla "Demek ki özel izin gerektiren bir şey oldu!" dedi. "Ama nerede oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dükü Kendine Aşık Etmenin Üç Başarısız Yolu
Fiksi SejarahGülfem ve Mehmet, Osmanlı sarayından anneleri tarafından kaçırıldıklarında henüz on yaşındalardı. Hayat onları Odessa'dan Berlin'e, Berlin'den Viyana'ya ve Viyana'dan Paris'e sürüklemiş ve en sonunda da Londra'ya getirmişti. Savaşlar, isyanlar, entr...