Not: "Kazanan taraf ol" bölümünü okumuş muydunuz?
"Sormam sizin için bu kadar önemli mi?" St. Clairs başını sallayarak karşılık verince derin bir nefes aldı. "Kimin için kavga ettiniz?"
Dük'ün bakışları onun yüzünde, dudaklarında gezindi ve gözlerinde durdu. "Bal rengi gözleri olan biri için." Gözleri mi ele vermişti onu? Öyleyse daha dikkatli olmalıydı. Göz göze geldiklerinde St. Clairs kadının bembeyaz yanağını yeniden okşadı ve yüzünü yüzüne eğdi. "Şimdi sol bileğinize baksam..." Yüzündeki eli kaydı, kadının sol elini nazikçe tuttu ve eldiveni çıkarmadan önce durup onun izin vermesini bekledi. "Bileğinizde bir iz bulabilir miyim?" Gülfem çıkarabileceğini söylediğinde eldiveni özenle çıkardı. Onun ne kadar beyaz ve narin olduğunu yeni fark ediyormuş gibi bir süre hayranlıkla küçücük eline baktı. Onun dokunuşunda, onun bakışında, eldiveni elinden çıkarışında mahrem bir yan vardı. Gülfem eldivenini onun elinden aldığında adam elini kaldırıp bileğindeki düğmeleri tek tek çözmeye başladı. Aralarındaki korkunç çekimi ikisi de hissedebiliyordu. İkisinin de dili damağı kurumuş, kalp atışları değişmiş, bakışları koyulaşmıştı. Gülfem yanağının içini dişleyerek onun dokunuşunda titrememeye çalışırken genç adam da kendini kontrol etmeye çalışıyordu. St. Clairs dantel süslü kumaşı genç kadının dirseğine kadar sıyırdığında onun bembeyaz, lekesiz teninden başka hiçbir şey bulamadı. Oysa emindi. İki kadının da aynı kadın olduğuna çok emindi.
Derin bir nefes alıp verdi Gülfem. Eve döner dönmez morarmaması için María kendi bildiği yolu tercih ederek et dövdürmüş ve koluna sarmıştı. Sağ bileğine olanları açıklayabilirlerdi. Ama sol bileği... Gülfem'in karşı çıkmasına müsade etmeyerek kolundaki kötü kokuya rağmen yatıp uyumasını söylemişti. Doğrusu etin morluğunu alacağını bilse kadının sağ bileğine de aynı şeyi yapmasına izin verirdi, Gülfem. St. Clairs bir süre başını hiç kaldırmadan bileğine bakmayı sürdürünce kendini kötü hissederek hiç yapmayacağı bir şey yaptı. Elini adamın yanağına yaslayıp "Üzülmenizi istemezdim Ekselansları," dedi sessizce. "Ama sanırım aradığınız kişi ben değilim."
St. Clairs onun eline yaslanıp gözlerini kapattı. Kadın ilk kez ona gönüllü olarak dokunuyor, ilk kez ondan kaçmak yerine ona tutunuyordu. Başını çevirip onun avuç içine sıcacık bir öpücük bıraktı. Onun yarattığı huzura sıkıca tutunarak avucuna "Yediğim yumruk boşa gitmedi en azından," diye mırıldandı. Sıcak nefesi genç kadının etini aşındırdı sanki. O kadar garip bir durumdalardı ki biri onları görse ne açıklama yapabileceklerini ikisi de bilmiyordu. Dük'ün bir elinde Gülfem'in şapkası vardı, diğer eli ise kadının bileğinde duruyordu. Öte yandan Gülfem'in avucunda adamın dudaklarının izi vardı. Yaratıp durmaktan bahsettikleri skandal buradaydı işte. Sadece birinin onları görmesi gerekiyordu, o kadar! St. Clairs birinin onları bu şekilde görmesinin Gülfem'e vereceği zararı fark ederek gönülsüzce Gülfem'den bir adım uzaklaşıp gözlerini araladı ve "Kahrolası görgü kuralları," diye homurdandı. Eli havada kalan Gülfem de toparlanmış ve bileğini onun elinden kurtarıp elbisesini düzelmişti. Bileğindeki düğmeleri tek tek iliklerken Dük'ten uzak durmanın elindeki en iyi seçenek olduğunu öğrenmişti aslında. Kulübe dönmemeli, Mary ile arkadaş olmamalı ve onları Clayton'a asla davet etmemeliydi! Neden bunların hiçbirinden vazgeçmek istemiyordu?
"Sizin için önemli biri miydi?" Başını sağ omzuna yatırıp gözlerini adamın laciverte çalan gözleriyle buluşturdu. Onun karışan bakışlarına karşılık kendini açıklama ihtiyacı duymuştu. "Uğruna Marki'yle kavga ettiğiniz kişi?"
"Önemli?" Elinde tuttuğu şapkayı genç kadına uzattı. "Sanırım öyleydi." Onun yüzünde bir şey aradı, bir ifade belki de. Bulamayınca sırtını arabaya yaslayıp kollarını göğsünde bağladı. "Kendisi iyi bir kumarbaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dükü Kendine Aşık Etmenin Üç Başarısız Yolu
Fiction HistoriqueGülfem ve Mehmet, Osmanlı sarayından anneleri tarafından kaçırıldıklarında henüz on yaşındalardı. Hayat onları Odessa'dan Berlin'e, Berlin'den Viyana'ya ve Viyana'dan Paris'e sürüklemiş ve en sonunda da Londra'ya getirmişti. Savaşlar, isyanlar, entr...