Gösteriş yap

722 85 6
                                    

"Endişeden aklımı kaçıracaktım Gülfem!"

Mehmet uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözlerini ona dikip buz gibi bir sesle konuştuğunda Gülfem yüzündeki gümüş maskeyi çıkarmakla meşguldü.

"Bütün gece geri dönmeni bekledim."

Öfkeliydi. Hayır, öfkeden deliye dönmüştü. Ve endişeden. Endişesini anlıyordu tabii. Gün doğarken eve giren o olsa Gülfem de endişelenirdi.

"Başına bir şey geldi sandım."

"St. Clairs'le karşılaştım." Maskenin altından solgun bir yüz çıkınca Mehmet ikizinin yorgunluğunu fark ederek sakinleşmeye çalıştı. Kadının söyledikleri yavaş yavaş zihninin derinliklerine çökerken kaşları daha da çatıldı. "Davetiyelerin asıl sahibinin ben olmadığımı biliyor."

"Seni..." Yumruklarını sıkıp sakin kalmak için derin bir nefes aldı. "Seni bir şeye zorladıysa eğer onu kendi ellerim-"

"Söylenenlerine aksine Dük bir canavar değil." Pelerinini çıkarıp katladı. "Bana bir teklif sundu." Girişin yanındaki koltuğa oturup ipek ayakkabılarını çıkardı. "Ben de kabul ettim."

"Ne teklifi bu?"

"Onunla Tafl oynamamı teklif etti."

"Seni kabul etmen için zorladı mı?"

"Hayır."

"O zaman neden böyle bir aptallık yaptın?"

Kadın henüz cevap vermeden Mehmet sorusunun cevabını biliyordu: Merak. Yalnızca bilmediği bir oyuna duyduğu merak da değil üstelik, adamın kim olduğuna dair merakı da vardı işin içinde. İkizinin adama tuhaf bir zaaf duyduğu açıktı. Onunla karşılaştıkları her an sersemliyor ve dengesini kaybediyordu. Gülfem onun yanındayken belki de uzun zaman sonra ilk kez mantığının sesini duymuyordu.

"O kapıdan çıksaydım bir daha Çukur'a dönmezdim."

"Dönmemeliydin de!"

Gülfem adamın yükselen sesiyle irkilerek başını kaldırdı. Mehmet ona mı kızgındı, kendine mi? Başını zarifçe iki yana sallayıp "Annem bizi Odessa'ya götürdüğü için seninle kalmadım Mehmet," dedi sakince. "Senin yanında kalmayı ben seçtim." Sarayı, sarayın ona getirdiklerini ve ondan alacaklarını değil... Hiçbirini değil. Hiçbir şeyi değil. "İkizimi seçtiğim için de pişman değilim." Ayaklanıp adama doğru ilerledi ve uzanıp şefkatle ikizinin ellerini tuttu. "O sarayda beni dengi gören tek kişi sendin, bunun için bile seni asla terk etmezdim."

"Çukur'a dönmene gerek yok Gülfem." İkizini kolları arasına çekip çenesini kadının saçlarına dayadı. "İstemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin." Sevgiyle kız kardeşinin sırtını okşadı. "Saraydan kaçırılmış iki küçük çocuk değiliz artık. Burada kendimize yeni bir hayat kurabiliriz. İkimizin birden kulüpte olmasına gerek yok."

"Bu hayatı sürdürebilmemiz için hızlı ve doğru adımlar atmalıyız Mehmet. Bütün paramızı bu malikaneye yatırdığımızı insanların fark etmesi yakındır. Onlardan önce davranmalıyız." Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Mehmet de bu söylediklerini biliyor ve kendine dert ediyor olmalıydı. O da maddi durumlarının dışarıya sergiledikleri kadar iyi olmadığının farkındaydı. Sadece onu korumaya, ona bir şns vermeye çalışıyordu. Doğru olanı yaptığına inanıyordu. "Birkaç doğru yatırıma ihtiyacımız var. Ne kadar çabuk bu yatırımlara karar verirsek o kadar çabuk sıkıcı İngiliz sosyetesine karışırım."

"Doğru bir evlilik yapmayı da düşünüyor musun peki?" İrkilerek başını kaldırdı ve Mehmet'ten birkaç adım kadar uzaklaştı. "Bana öyle bakma Gülfem! Adına eklenecek bir unvan seni her türlü tehlikeden koruyacaktır, bunu sen de biliyorsun. Üstelik yapacağın evliliğin düşündüğün kadar korkunç olmayabilir de; bu ihtimali unutmaman gerekir."

Bir Dükü Kendine Aşık Etmenin Üç Başarısız YoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin