Hava durumuna göre bahis yatır

538 82 29
                                    

St. Clairs'in "Benny seni bırakacak!" cümlesinin ardından Gülfem istemeye istemeye yanında Benny ile Mehmet'e gönderdiği notta yazan adrese doğru yola çıkmıştı. Yaklaşan arabayı görür görmez Mehmet'in arabadan fırlayıp inmemesini umuyor, hatta bunun için kendi içinden adaklar adıyordu. Benny gözlerini ona dikmiş, merakla onu izlerken rahatsızca yerinde kıpırdandı. Bir şey mi söyleyecekti? Benny tedirgin bir şekilde "Lort Harden Dükü," dedi. Sıkıntıyla ensesini ovuşturup mahcup bir şekilde bakışlarını ondan kaçırdı. "B-beni anlayabildiğinizi söyledi." Bu kadar kocaman bir adamın küçük bir çocuk gibi kekeleyerek konuşması kadını gülümsetmişti. "Bu gece kapısında beklediğim oda tam üç haftadır kilitliydi." Tedirgin bir nefes alıp sustu. "Daha önce patronun böyle bir şey yaptığını hiç görmemiştim." Gülfem bir şeyler söylemek istese de sessizliğini korudu. Hem zaten ne söyleyebilirdi? Ne diyebilirdi ki? Benny "Bir-bir de sizin için kavga etti," diye devam etti. Başını kaldırıp onunla göz göze geldi. "Gelecek hafta da geleceksiniz değil mi?" Gülfem belli belirsiz başını sallayınca derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. "Sizi bekleyecektir." Biliyordu. Araba durduğunda Benny inip yardımcı olmak için Gülfem'e elini uzattı. "İyi geceler Leydim."

Gülfem elindeki kadife çantayı sıkıca tutarak arkasına bakmadan onu bekleyen at arabasına yürüdü. Dönüp Benny'e 'gelmeyeceğini' söylemek istedi. Gelmeyeceğini çünkü St. Clairs'in bu gizemli kadına ilgisini kıskandığını söylemek istedi. Durdu. Fark ettiği şeyle boğazına bir el yapıştı. Bir bataklığa saplanıp kalmış gibi hissediyordu. İkisi de kendisiydi. Her iki kadın da. St. Clairs bunu bilmediği halde ikisine de aynı ilgiyle yaklaşıyordu. Belki de onun için diğer kadınlardan bir farkı yoktu. Omzu üzerinden hala arabanın yanında dikilmiş onun arabaya binmesini bekleyen Benny'e ürkek bir bakış attı. Dudakları cevabını merak ettiği soruları sormak için aralandı. Ne diyecekti? Ne soracaktı? Başıyla adamı selamladı. Benny de yüzünde anlayışlı bir gülümsemeyle onu selamlamıştı. Bir şey sormadan, bir şey söylemeden ilerleyip arabaya bindi. Mehmet'in endişeli bakışlarıyla karşılaştığında "İyiyim," dedi sessizce. Onun öfkeli, kırgın, kızgın bakışlarıyla içi acıdı. Endişeden delirmiş olmalıydı. "İyiyim Mehmet. Dük sadece yaralanıp yaralanmadığımı görmek istemiş." İkizinin sessizliği ağır ağır içine battı. "İyiyim." Yaralanan kolundaki eldiveni çıkarttı ve bileğindeki kızarıklığı Mehmet'e gösterdi. Gözleriyle görmediği sürece söylediklerine inanmayacağını biliyordu. "Endişelendiğini-"

"Bir daha Çukur'a dönmüyorsun."

Buz gibi bir ses... Onun kendisiyle daha önce böyle konuştuğuna şahit olmadığından belki de Gülfem kekeleyerek sustu.

"Bitti. Değil bin pound, on bin pound için bile olsa oraya geri dönmüyorsun!" Öfkeyle arabanın tavanına vurdu. Araba hareket etmeye başlarken yüzünü ovuşturup "Sana bir şey olacak diye aklım çıktı Gülfem,"diye mırıldandı. "Ya Dük araya girmeseydi? Ya Leswood olacak o şerefsiz sana..." Yutkunarak sustu. Gözleri dolu doluydu. "Sanki seni korumaya çalıştıkça üst üste başarısız oluyorum."

İkizinin endişesini anlayarak "Mehmet!" dedi sessizce. Gözlerini sımsıkı kapattı ve içinden şerbetleri saymaya başladı: Nardenk, şeker, demirhindi, gül... Sakinleşip yeniden konuşabileceğini anlayınca derin bir nefes aldı. Diğer arabaya geçecekleri yere yaklaşırlarken içinde bulundukları araba yavaşlamaya başlamıştı. "Bugün Leswood'la karşı karşıya geldiğimizde..." İkiziyle yüz yüze geldi. "Sakin kalmamı sağlayan tek şey senin beni koruyacağından emin olmamdı. Biz ikimiz biriz. Başarısız olduysak birlikte başarısız olmuşuz demektir."

Araba durunca ikizinin ıslanan yanaklarını şefkatle kuruladı Mehmet ve pelerininin kapüşonunu kadının çenesine kadar çekti. Açılan kapıdan sessizce indiler ve Mehmet arabacıya birkaç şilin verdi. Araba uzaklaşırken "Dük salona geri döndüğünde," diye mırıldandı. Kol yenleriyle akmayan gözyaşlarını kurulamış bir sonraki arabanın gelmesini bekliyordu. "Leswood'u yaka paça dışarı attı." İçinde duyduğu korku kaybolmasa da Gülfem'in her zaman doğru şeyi söylemeyi başardığına inanarak kendini toparlamaya çalıştı. "Sanırım..." Diğer araba yaklaşırken dudaklarında alaycı bir gülümseme kıpırdandı. "Aynı adamı iki kere kendine aşık etmeyi başardın."

Bir Dükü Kendine Aşık Etmenin Üç Başarısız YoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin