Not: Clayton Malikanesi bölümünü okumuş muydunuz?
Gülfem ona bakmayı sürdüren Dük'e döndü ve kaşlarını meydan okurcasına havalandırdı. Her karşılaşmalarında hayatında kendine biraz daha yer açıyordu sanki. Tam onun kısık sesli 'şimdilik' sözüne cevap verecekti ki "Mavi!" diye bağıran María'nın sesini duyduğunda omzu üzerinden kapıya doğru şaşkın bir bakış attı. Göbeğini taşıyamayan yavru koşa koşa ona doğru geliyordu. Gülümsedi. Zavallı María odaya girer girmez üstünü başını düzeltmiş ve Rusça özür dilemişti. Gülfem kuyruğunu hevesle sallayıp eteğinin altına saklanan Mavi'ye bakarken "Önemli değil," dedi. "Burada kalabilir Mavi."
"Uyuyor sanmıştım Gül." Mahcup bir şekilde kıpırdandı. Hem kendini hem de Gülfem'i misafirlerine karşı küçük düşürmüştü. Eğer Mavi'yi kontrol etmek, ona yemeğini vermek için odaya girmese bütün bunlar yaşanamazdı. "Bir anda yatağından fırlayınca tutamadım. Ben-"
"Gidip biraz dinlen María, bugün yeterince yoruldun. Mavi'yi de dert etmene gerek yok. Onun sevimli bir baş belası olduğunun emin ol ki farkındayım."
Mehmet yaşlı kadına Rusça Mavi'yi de giderken yanında götürmesini söyleyince Gülfem "Mavi burada kalabilir," diye karşılık verdi İngilizce. Ellerini yalayan Mavi'nin kulaklarını kaşıdı, karnını okşadı ve ne yapacağını bilemeyerek kapının yanında dikilmeye devam eden María'ya Rusça "Teşekkür ederim," dedi. "Mavi'nin o aptal odada yalnız kalması fikrinden nefret etmiştim." Onun tereddütüne sevimli bir şekilde başını sallayarak karşılık verdi ve eğilip Mavi'yi kucağına aldı. "Lütfen biraz dinlen artık."
"İyi geceler efendim."
María, Mehmet'i ve diğer herkesi saygıyla selamlayarak koşar adımlarla odadan çıktı. St. Clairs ona doğru dönerek "Müsaadenizle," diye mırıldandı ve köpeğin küçük yüzünü avucuna aldı. "Son zamanlarda iyi bir köpek miydin Blue?" Onun sorusuna Gülfem homurdanarak karşılık verdi. Zavallı yavruyu daha ne kadar suçlamaya devam edecekti? Altı üstü birkaç morluktu. Mavi, St. Clairs'in sevgisiyle kendinden geçerek Gülfem'in kucağına devrilip göbeğini açtı. "Çok sevimli bir yaratıksın öyle değil mi?" Dük onu daha çok sevsin diye hevesle kuyruğunu çırpmaya başlayınca Gülfem de, St. Clairs de gülümsedi. "Gülfem'e zarar vermediğin sürece seni şımartabilirim."
Gülfem... Dük'ün ikizine adıyla hitap ettiğini fark edince Mehmet'in kaşları hafifçe çatıldı. İkisinin arasında böyle bir yakınlık olduğunun farkında değildi. Bu yakınlık karşılıklı olsa Gülfem mutlaka ona söyler, adamın kendisine adıyla seslenmesine müsaade ettiğinden bahsederdi. Bahsetmediğine göre St. Clairs bu cüreti nereden bulabiliyordu? Tam bir şey söyleyecekti ki Mary onun gerildiğini fark ederek "Gülfem'in kolunu inciten bu ufacık köpek miydi Mehmet Bey?" diye sordu. Genç kadın o kadar sevimli bir şekilde bakıyordu ki kendisine istese de onu kıramayacağımı düşündü. Evet, Gülfem Mavi'yle oynarken kolunu incitmişti. Bu yanıtı verirken vicdanı sızladı. Ufacık bir köpeği kendi hatası yüzünden suçlamaktan dolayı rahatsızdı. "John ile Mavi tanışıyorlar gibi, sizce de öyle değil mi?"
"Görünen o ki tanışıyorlar."
Gülfem "Köpeğimin adı Mavi, Ekselansları," dedi huysuz bir çocuk gibi. "Zavallı hayvanın kafasını karıştırmayın."
"Ben de köpeğinize adıyla sesleniyorum Prenses." Etinden kopardığı bir parçayı Mavi'ye uzattı. Köpek eti yalayıp yutarken göbeğini okşamaya devam etti. "Öyle değil mi Blue?"
Dük'ün sahip olduğu bir hayvanın adını başka bir dilde söylese, her gün onu farklı bir dilde çağırsa hoşuna gider miydi? Mavi henüz çok küçüktü ve ismine alışmakta zaten güçlük çekiyordu. St. Clairs "Dilerseniz bütün köpeklerime Türkçe bir ad koyabilirsiniz Prenses," dedi yüzünde ciddi bir ifadeyle. Etinden bir parça daha koparıp Mavi'ye verdi. "Ya da İtalyanca." Gülfem onun imasına kaşlarını çattı. Şüpheleri doğruydu. Onun dikkatini çekecek bir şey yapmış ya da söylemişti. Adamın uzattığı parçayı yalayıp yutan Mavi'ye bakarken sessiz kalmayı tercih etti. Cevap vermesi adamın şüphesini daha da arttırırdı. "Asla rahatsız olmam."
![](https://img.wattpad.com/cover/310869688-288-k827208.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dükü Kendine Aşık Etmenin Üç Başarısız Yolu
Ficción históricaGülfem ve Mehmet, Osmanlı sarayından anneleri tarafından kaçırıldıklarında henüz on yaşındalardı. Hayat onları Odessa'dan Berlin'e, Berlin'den Viyana'ya ve Viyana'dan Paris'e sürüklemiş ve en sonunda da Londra'ya getirmişti. Savaşlar, isyanlar, entr...