Her şey bir hayat kurtarmakla başlamıştı.
Yiğit... Serseri Yiğit. Bu hayatta kardeşiyle bir başına yaşam mücadelesi veren adam. Ona göre her şey çok basitti. Öl veya yaşa.
Ümit Bey'in hayatını kurtararak bir ölümü engellemişti, Yiğit. Bir can kurt...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🔥
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil.
-Ümit Yaşar Oğuzcan, Sevi.
🌑
Hayati adımları, gözümü karartacak kadar hislerime bağlayarak atmaya başlamıştım. Hırs, kin, belki de yalnızca intikam... Hangisi baskın geliyordu bilmiyordum çünkü tüm bu hislere yabancıydım. Kırıldıkça keskinleştiğimden bir süredir haberdardım yalnızca. Kırıldıkça kırma isteği doğmamıştı hiçbir zaman yüreğime. Şimdi ne oluyordu da böylece öfkemin kurbanı oluyordum? Yanlış olduğunu bile bile kül olmaya hazırlanıyordum. Bu güç değildi, bu geçici bir efdaldi.
Çağdaş ittifak kurmayı kabul etmişti ve başka bir gün bulup Esin ile imzalayacağı anlaşmanın maddelerini hazırlayacaktık. Ona duyduğum bir güven olmasa da plan gerçekleştiği takdirde Esin'in canının yanacağından emindim. Sırf bunun için bu riski alıyordum. Ne zaman kalbim bu kadar katranlaşmıştı? Tüm acıyı yutan, kırmamak için kırılan kadının yerine öfkeden gözü dönen başka bir kadın gelmişti. Kendimden korkmuyordum, kendime yabancılaşıyordum. Hiç tanımadığın birinden korkmak olası değildi.
Şirkette birkaç arkadaşımla sohbet ettikten sonra eve geçecektim ancak kendimi bedenen iyi hissetmemeye başlamıştım. Gözüm kararıyor, başım dönüyor ve inanılmaz bir halsizlikle mücadele ediyordum. Dinlenip biraz da olsa toparlandığımda Salim'i çağırmıştım. Eve tek başıma dönecek gibi değildim.
Salim çabucak şirkete geldi ve kapıyı çaldıktan sonra içeri girdi.
Direkt olarak yanıma doğru ilerleyip hafifçe bana doğru eğildi. Koltukta, kafamı dizlerime yaslamış bir vaziyette oturuyordum. "Ayliz Hanım, iyi misiniz? Hastaneye gidelim mi?" diye sordu endişeli bir sesle.