Her şey bir hayat kurtarmakla başlamıştı.
Yiğit... Serseri Yiğit. Bu hayatta kardeşiyle bir başına yaşam mücadelesi veren adam. Ona göre her şey çok basitti. Öl veya yaşa.
Ümit Bey'in hayatını kurtararak bir ölümü engellemişti, Yiğit. Bir can kurt...
"Yüreğimde büyüttüğüm gül güneşe çıkamaz Yüreğim o gülü büyütmezse ışıyamaz. Günüm seninle başlasın istemiştim Çok değil ki... "
-Şükrü Erbaş
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🌙
Gecenin ayazı üstüme çöktü. Sığınacak bütün limanlar çığ altında kalmış, enkaza dönmüştü. Tek bir liman vardı. Denizin en güzel kıyısında, evime çok benzeyen bir liman. İçi yabancılarla dolu olsa da bana da bir yer ayırmıştı. Orada bir yerlere sığındım, saklandım. Gecenin ayazından, alacakaranlıktan kaçarken hırçın dalgalarla karşı karşıya kaldım. Sanırım limanıma vuran o hırçın dalgaları gecenin karanlığından daha çok seviyordum. Yalnız değildim, sığındığım liman beni sinesinde saklıyordu.
Felaket çok olsa da korkmuyordum. Yalnız değildim.
Kimsesizliği kucaklarken kendimi güvende sanmıştım. Yalnız kalırsam, gecenin karanlığı bile bana dokunmazdı.
Öyle olmadı, gök ve denizi gözlerinde buluşturan o limana sığındığımda en hırçın dalgalar bile bana dokunamadı. Korktum ama kaçmadım.
Arabaya binemedim. Elim kapıda öylece kaldım. Gitmek ve kalmak arasında seçim yapmak zorunda hissetmemiştim kendimi. Şimdi en ufak bir terslikte arafta mı kalacaktım?
"Ayliz," diye seslendi tanıdık bir sesin sahibi. "İyi misin?" diye sordu.
Yiğit Gökalp Yaman. Hem limanın hem de hırçın dalgaların ta kendisi.
Elini arkadaşça omuzuma koydu. "İyi. Sakinleştiriyoruz onu şimdi. İstersen biraz oturup temiz hava alalım." Kibar gülüşüne, anlayışlı tavrına kayıtsız kalamadım.
Kafa salladığımda beni meyhanenin arka tarafına doğru yönlendirdi. Bahçeyle duvar arasındaki taş yoldan geçtik. Meyhanenin arkasındaki merdivenlere oturdu. Gecenin karanlığında, mahallenin bu yüzü sessizdi.
Yanına oturduğumda bir su şişesi uzattı. Elinde olduğunun farkında bile değildim.
"Teşekkür ederim," diyerek pet şişeyi aldım. Kapağını açıp birkaç yudum içtikten sonra kapattım. İçtiğim su bile boğazımı tahriş ediyordu sanki.
"Tanımıyorsun daha onu değil mi?" dedi, dudağındaki kıvrım çok içtendi. Ne demek istediğini asla anlamak istemezdim ama anladım.
Derin bir nefes aldıktan sonra, "Tanımıyorum." dedim. "Tanımayı çok istiyorum. Bana gösterdiği kadarıyla da yetinirim ama nereye kadar? Nasıl davranacağımı, ne yapacağımı bilemiyorum bazen."
"Düşündüğün gibi sinirli bir adam değil," dediğinde kaşlarımı kaldırarak baktım yüzüne. "Tamam, pamuk gibi olduğunu da söyleyemem. Bazen kontrolünü kaybediyor olsa da onu tanıdıkça neye sinirlendiğini, onu çileden çıkaran şeylerin neler olduğunu öğreneceksin. Kendi yolunu da bunlara göre çizeceksin."