"Ne olur çekme ellerini karanlığımdan
Bir sen kaldın dünyada güzel bildiğim." -Ümit Yaşar Oğuzcan🍁
Kafamın içi hakikati mahzene gömen yalancı mutluluklarla doluydu. Hülyalarım gerçekten uzak, hayatın gösterdiği acılar karşısında fazla dirayetsizdi. Yıllardır gerek davranışlarımı gerekse dış görünüşümü benzettiğim kadın öz annem değildi mesela ya da öz annemin gizliden gizliye aradığı oğlu, her şeyden habersiz, koşulsuzca sevdiğim adam olabilirdi. Biyolojik annem bağımlı biriydi, beni istememişti, hayatında hiç yerim olmamıştı ve aşırı dozdan ölmüştü. Tüm bunları kolay sindirmiştim. Hayatımın bir yalandan ibaret olduğunu öğrendiğimde bile kendimi oyalamıştım. Ta ki tüm benliğimi uğrunda yitirecek kadar sevdiğim adamın gözümün içine baka baka benden tüm hayatımızı değiştirecek bir sırrı sakladığını öğrenene kadar.
Dünyanın etrafımda dönmediğini anlamak için daha ne yaşamalıydım?
"Ayliz?" Duyduğum sesle irkildim. Mert, kapının girişine yaslanmış bana bakıyordu. Ne zaman dalıp gittiğimi bilmeden tamamen ona odaklandım.
"Hım?" dedim üstüne başına bakarak. Üzerini değiştirip bir tişört ve başka bir renk basketbolcu şortu giymişti. Hava soğuktu fakat evi sıcaktı.
"Yatağımın üstüne senin için giyecek bir şeyler indirdim. Kıyafetlerini getir, yıkayıp kurutalım," dedi kapının girişinden çekilip dışarıyı göstererek. Boyu neredeyse kapı kadardı. "Odam koridorun en sonunda."
Mert kahve yapmak için su dolduracağı esnada bozuk olan musluğu yerinden çıkarmış, tazyikli su tüm mutfağı ve üstünü ıslatmıştı. Küfürlerine, bağırışlarına karşın mutfağa gittiğimde bir süre aptallık yapıp musluktan akan suyu elimizle durdurmaya çalıştığımız için üstümüz sırılsıklam olmuştu. O hengamede vanayı kapatmak son anda aklına gelmişti.
Sırılsıklam olmuş kazağımı çekiştirerek, "Sağ ol." dedim. Saçlarımın uçlarından su damlıyordu. "Tamir edecek birilerini çağırdın mı?"
Haline gülerek, "Evet. Kahve de söyledim. İkinci bir arıza çıkmadan rahat rahat içebiliriz." dedi. Onun saçları da hala ıslaktı ve siyah tutamların rengi koyulaşmıştı.
"Gerek yoktu aslında, sonra oturup konuşsak da olur." dediğim an kendime kızdım. Durmadan ertleme, bir kaçış yolu bulma huyumdan derhal vazgeçmeliydim.
Başını aheste aheste iki yana salladı. "Evime kadar geldin. Öyle kolay göndereceğimi sanmıyorsun, değil mi? Misafirperver bir adamım." dediğinde telaffuzunun ve kelimenin doğruluğuna şaşkınlıkla baktım. "Ne, yine mi yanlış söyledim?"
"Hayır, bu sefer doğru söyledin. Ona şaşırdım." diyerek güldüğümde, ukala tavrıyla eşlik etti.
"Kapıyoruz bir şeyler," diyerek göz kırptı. "Haydi, üstünü değiş. Hasta olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARAM
RomanceHer şey bir hayat kurtarmakla başlamıştı. Yiğit... Serseri Yiğit. Bu hayatta kardeşiyle bir başına yaşam mücadelesi veren adam. Ona göre her şey çok basitti. Öl veya yaşa. Ümit Bey'in hayatını kurtararak bir ölümü engellemişti, Yiğit. Bir can kurt...