Otuz Yedi: Veda

378 97 237
                                    

Tablo: Jeff Rowland - Yağmurlu Günde Elveda

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tablo: Jeff Rowland - Yağmurlu Günde Elveda.

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı; Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
-Ümit Yaşar Oğuzcan

🕯️

O kendisiyle savaşırken yenilen ben oldum. Acıları, vazgeçişleri, mücadelesi, intikamı, karmakarışık hayatı içinde kendimi bir yere sıkıştırdım. Hep orada kaldığımı, onun için o sıkıştığım yerde beklediğimi bildi. Kırdı, döktü, yıktı ve tüm bunları yaparken beni görmezden geldi. Sonra bir an fark etti. Elimden tuttu, beni o kuytu köşeden çıkardı. Çok sevdi. Hiç kırmamış gibi ilgilendi. Bambaşka bir biz doğdu. Mavi gözlü adam parçalamayı bilirdi. Nasıl oldu anlayamadım. Değişti. Çünkü bunu gerçekten istedi. Kanayan her yarama şifa oldu. Beni duydu, herkes kulaklarını tıkarken o işitti. Şimdi tüm bunlar elimden alındı. Yapayalnız bıraktı. Her gülüşünü, temasını, ilgisi sorgulayacak halde, tüm mutluluğumu içimden söküp alacak vaziyette bıraktı.

İnandıklarımla bir başıma kaldım. Elim, avucum kırıldıklarımla doldu. Olan oldu. Ne yaparsam yapayım olacaktı. Engel olamayacaktım. Durduramayacaktım. Başıma gelenle nihayetinde yüzleşecektim. Artık konuşmaya gerek yoktu. Bir kış gününde yüzleşme vaktiydi. Kartpostallık bu mevsim bize ayrılık oldu. Kış ayı sahiden acıtıyordu. Bir yaz gününde bağlandığım adamdan gökyüzünün bulutlu olduğu bir günde vazgeçiyordum.

Hayır, vazgeçmiş gibi yapıyordum.

Arabanın motoru sustu. Başımı kaldırıp geldiğimiz yere baktım. Her şeyin başladığı ve biteceği o yere. Yiğit'in yaşadığı gecekondunun önüne. Yanımda Mert vardı. Sessizdi. Nefes seslerini duyabildim yalnızca. Evdeyken, yanındayken çok sakin kalmış ve hatta tepki verememiştim. Tek düşündüğüm ne olduğu değil artık ne olacağıydı.

"Ayliz," diye mırıldandı Mert. "Benim için gelmek zorunda değilsin. Önemi yok artık. Hande'yi bitirecek bir yol buluruz. Bu yüzden Yiğit ile..."

"Bu yüzden değil," diyerek sessizliğimi bozdum. "İhtiyacım var."

Yiğit'e ihtiyacım var.

Evdeyken sanki her şey çok normalmiş gibi, Yiğit'in annemin oğlu olduğunu öğrenmemişim gibi Yiğit'i arayıp Mert'in işiyle ilgili bilgi edinip edinmediğini sormuştum. Günlerdir doğru düzgün konuşmadığım adamı bu yüzden aramış olmam onu o kadar rahatsız etmişti ki tek kelime edip telefonu kapatmıştı.

Mert'in geleceğini sanıyordu. Beni beklemiyordu.

Bakışlarımı dizimden kaldırıp dışarı baktığımda Yiğit'i evinin bahçe kapısından çıkarken gördüm. Bu, onu görünce heyecanlanmadığım, kalbimin hızla çarpmadığı ve sadece sarılıp ağlamak istediğim ilk andı. Hissettiğim çaresizlik elimi kolumu bağladı.

GARAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin