İki gündür üzerime çöken lanet, beni kara bulutlarının arasına hapsetmişti. Bir önceki gün bu hayatta en sevdiğim adam, babam, ölümün kıyısından dönmüştü. Onunla hala konuşmaya fırsat bulamasam da bu saldırının basit insanların işi olmadığını biliyordum. Bundan sonraki hayatımıza nasıl yön verecektik bilemiyordum. Aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Ailem, benim için çok kıymetliydi. Onların başına gelen en ufak bir kötülük beni yerle yeksan ediyordu. Bu da yetmiyormuş gibi başıma bir bela daha açıldı. Bu sabah, hayatımda yaptığım en kötü hatanın izleri peşime takıldı. Kendimi çekip çıkarmaya çalışırken aslında daha da dibe batmıştım. Bunu bugün daha iyi fark ediyordum.
Kimden: Yavuz Akıncı
"Nerede kalmıştık?"Hayatımın en büyük hatasıydı bu adam. Aptallığıma denk gelen bir dönemde onunla tanışıp bir süre görüşmüştüm. Bir insana ve hata yapmaya ihtiyaç duyduğum bir dönemdi. Ya da kolaya kaçarak kendimi böyle kandırıyordum. Hayatımın en büyük hatasını yapmıştım sonuçta. Psikopatın tekine umut vermiştim. Gün geçtikçe gerçek yüzünü görüp, ondan uzaklaşmak istesem de başarılı olamadım. Ondan uzaklaşmak istediğim zaman onlarca tehdit mesajı ve uyarılar alsam da bir süre sonra onu kendimden uzaklaştırmayı başardım. En azından bu güne kadar öyle olduğunu zannediyordum. Bir cümlelik bir mesaj bütün anılarımı gözümün önüne getirip beni yerle bir etmişti bu sabah. Yaşadığım sıkıntılar bir bir gözümün önüne geliyordu. Aslında bunları aşamadığımı şu an fark ediyordum.
Bütün bunları tekrar yaşamak istemiyordum.
Dakikalarca baktığım telefon ekranından kaldırdım yüzümü. Bedenim titriyordu. Güç bela kendimi lavaboya atıp elimi yüzümü yıkadım ve acele bir makyaj yaptım. Açık kahverengi gözlerime çökecek en ufak bir bulutlanmayı hemen anlardı babam. Kimse ne olduğunu bilmiyordu, bilmemeliydi. Omuzuma kadar gelen açık siyah saçlarımı taradım ve yüzüme bir gülümseme ekledim. Telefonumu kot pantolonumun cebime sıkıştırıp salona ilerledim.
"Babacığım?" dedim koltukta uzanan babamın neşeli surat ifadesini görünce. Birkaç adımda ilerleyip ayak ucuna oturdum.
"Günaydın kızım." dedi gülümseyerek. Bugün daha iyi görünüyordu. Çabucak toparlayacağından şüphem de yoktu.
"Bugün nasılsın?" Sorduğum soruyu pek beğenmemiş gibi kaşlarını çattı.
"Gayet iyiyim ben. Yarın dönüyorum işimin başına." Babam uzun boylu, düzenli spor yapan ve beslenmesine dikkat eden bir adamdı. Kendini genç bir delikanlıdan ayırt etmiyor, hastalık denen şeyi tanımıyordu.
"Biraz daha dinlensen olmaz mı?" diye mırıldandım. Elini yüzüme atıp yanağımı küçük bir çocukmuşum gibi sıktı.
"O niye? Gayet iyiyim ben."
Silik bir tebessüm dudaklarıma yer edindiğinde, "Peki, öylesin." diye mırıldandım. Aklımda onlarca soru işareti varken sorgulamadan duramıyordum. Babama kim zarar vermek istemişti ki? Ona baktıkça sinirleniyor ve müthiş bir acı hissediyordum. Acele ile dilimin ucundaki kelimeleri sıraladım. "Kim yaptı bunu, neden yaptı? Anlatmayacak mısın?"
"Anlatacağım. Ama şu an değil." Gözlerimdeki endişeyi yüzündeki gülümseme ile yok etmeye çalışıyordu. Derin bir nefes aldı. "Bak sana ne diyecektim... Yiğit'in şoförün olması biraz ani oldu. Farkındayım. Ama bu son derece gerekli bir adımdı."
"O ne demek oluyor?"
Derin bir nefes aldı ve yavaşça geri verdi. "Yiğit senin sadece şoförün değil. Bizzat her anında yanında bulunan bir adam olacak." Babamın sözleri son derece ciddi ve itiraz kabul etmeyen cinstendi. Şimdiye kadar asla böyle bir ihtiyaç içinde bulunmamıştık. Babamın yaşadığı bu vahim olaydan sonra ise hayatımızda birçok şeyin değişeceğini hissediyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARAM
RomanceHer şey bir hayat kurtarmakla başlamıştı. Yiğit... Serseri Yiğit. Bu hayatta kardeşiyle bir başına yaşam mücadelesi veren adam. Ona göre her şey çok basitti. Öl veya yaşa. Ümit Bey'in hayatını kurtararak bir ölümü engellemişti, Yiğit. Bir can kurt...