Yirmi Dokuz: Ölü ve Sağ

617 142 382
                                    

Bana aldanmayın!
Yüzüm bir maskedir,
Sizi aldatmasın.
Binlerce maskem var.
Çıkarmaya korktuğum.
Ve, hiç biri ben değilim...
Olmadığımı göstermek
İkinci doğam oldu.

-Charles C. Finn

 Finn

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🍁

Lisenin son yılıydı. Hangi üniversiteye gideceğimin az çok belli olduğu ve sınava son derece rahat hazırlandığım, tek derdimin bu okuldan kurtulmak olduğu bir dönemdi. Bu okuldan kurtulursam, kendime yeni bir dünya inşaa edebilecektim. Yeni kararlar almak için buna ihtiyacım olduğunu hissediyordum.

Okul çıkış saatine yaklaşmıştık. En arka sırada oturuyordum, yanım boştu. Yanımda daima Anıl oturuyordu. Eşyaları, defteri masanın üstündeydi. Derse gelmemişti. Öğle arasından beri yoktu. Anıl olmadığında ya da dersleri kaytardığında okula gelmek istemiyordum. Çünkü genelde diğer insanlarla vakit geçirmek sıkıcı geliyordu. Kimseyle yakın ilişki kurmadığımdan okulda lakabım kibirli prensesti ve ben bu lakaptan nefret etsem de Anıl bana yakıştığını düşünüyordu. Anıl ve Esin lise hayatımın en güzel ve kötü yanıydı.

Çıkış zili çaldığında edebiyat öğretmeninin susmasını beklemeden önce kendi eşyalarımı daha sonra Anıl'ın eşyalarını topladım. Çantamı bir omuzuma atıp, Anıl'ın yarı boş çantasını da elime aldım. Nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Ne aramalarıma ne de mesajlarıma cevap vermemişti. Birkaç arkadaşıma görüşürüz dedikten sonra sınıftan çıkıp okulun geniş merdivenlerinden indim. Çantamın ön gözünden çıkardığım telefonumu alıp bir kez daha Anıl'ı arasam da başarılı olamadım.

Okuldan çıkıp telefonuma bakarak otoparka doğru yürürken belime sarılan bir çift kol beni havalandırdı ve kendi etrafında döndürmeye başladı. Kim olduğunu bilecek kadar tecrübeliydim.

"Anıl, ne yapıyorsun!" desem de kahkaha atıp duruyordum.

Beni okulun bahçesinde hızlıca etrafında çevirmeye devam etti ve nihayet yere indirdi. Omuzumdan tüm gücüyle tutup ona bakmamı sağladı. Anıl her zaman bakımlı bir insandı. Dış görünüşüyle yaşıtlarından ayrılıyordu. Her zaman çok güzel giyinir, saçlarını özenle şekillendirir ve mis gibi kokardı. Şu an biraz daha özenli görüyordum onu.

Gözlerinin içi gülüyordu. Dudaklarındaki sırıtış kulaklarına kadar ulaşıyordu. "Ayliz," dedi nefes nefese. "Neler olduğuna inanamayacaksın!"

O kadar mutluydu ki ister istemez ben de gülümsemeye, heyecanlanmaya başladım. "Ne oldu, çabuk söyle!"

"Öğle arasında Esin'e mesaj attım yemek yiyelim mi diye," dediğinde yüzüm düştü. Ama o kadar mutluydu ki fark etmedi. Yine de ilgiyle dinledim. "Kabul etti, sahile indik. Yemekten sonra bininci kez açıldım. Allah'tan umut kesilmez yardır Anıl, dedim. Bu sefer kabul etti, Ayliz. An itibariyle Esin ile sevgiliyiz."

Anıl, uzun zamandır Esin'den hoşlanıyordu. Platonikti. Birbirimizi çocukluktan beri tanıyorduk. Sevgisinin lise yıllarında başladığından emindim. Anıl, yanlış adımlar atmayı, doğru kararların üstünü çizmeyi severdi. Bu mutluluğu silinecekti, biliyordum. Esin onu mutlu edemezdi. Üzülecekti. Yine yanıma gelecek, derslerde saçını sevmemi isteyecek, bütün gününü dizimin dibinde geçirecek ve Esin'den bir ışık gördüğünde tekrardan kaybolacaktı.

GARAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin