BÖLÜM 56: "VİCDANINI KAYBETME"

4.4K 333 669
                                    

800K için teşekkür ederim.

hoş okumalar. 🌙

EMİR KARAKAYA

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

EMİR KARAKAYA

Sevdiğin birini kaybettiğinde hissedilen acı duygusu zamanla daha kötü bir duyguya dönüşüyordu ve biz buna özlem diyorduk.

Suskunluklarımızda en çok gizliyorduk özlem duyduğumuz şeyleri. Bu yüzdendir böyle anlarda yaptığımız tek eylem susmak oluyordu. Susmak ve geçmesini beklemek. Bir rüzgar gibi. Ama rüzgarın sakince, bize zarar vermeden yanımızdan geçip gitmesini bekleyemezdik.

Özlem duygusu da kendi içinde katmanlara bölünüyordu. İyileşeceğini zannettiğin acı, gün geçtikçe katmanlar arasında kendini sakladığına ve olumsuz ruh halinde hemen üzerine çullandığına bizzat şahitlik etmiştim. Fazlası mümkünmüş gibi kalbinde kendine yer edinen acı bir katman daha derine işliyordu. Rüzgar ateşini harladığında seni mahvetmekten kaçınmıyordu.

Geçmiş çoğu zaman kaçtığım, kendimi gizlediğim bir şeydi ama özlemi hissettiğimde içtiğim sigaralar bile zihnimi dağıtamıyordu ve ben bu duyguya tekrar tekrar yeniliyordum.

İnci'nin öldüğü günü hafızamdan silebilseydim keşke. Sanki silseydim, ölümün varlığını yok saydım, yaşanmamış gibi davransaydım; her şey düzelecekti. Düzelmiyordu. Biliyordum.

Onun bir anda ortadan kaybolduğunu düşünmek ölümünü izlemekten daha az acıtırdı kalbimi. Ya da aniden ölüm haberi gelseydi duygularım aniden belirirdi ve kendimi dizginlerdim, onun bir anda ortadan kaybolduğu düşüncesiyle kendimi kandırırdım. Ama öyle değildi. İnci'm gözlerimin önünde zamanla silikleşmişti. Ölümü belirsiz zamanda olmuştu, evet ama ölümün ayak seslerini beraber dinlemiştik.

Ellerimin altındaki motorun direksiyonunu sertçe sıktığımda motorun seyri dağıldı. Kontrol anlık elimden kaydı, sağ sol yaptığımda zorla motoru düzelttim. İyileşmeyen bacağım fena derecede acıyordu. Bir acıya odaklandığımda diğer acılarım önemsiz geliyordu, umursamamaya çalışıyordum.

"Düşünme, oğlum. Düşünme. Altı yıl geçti işte, düşünme."

Düşünüyordum, çünkü o haberi aldığımda da motordaydım. Yetişmek için yeterince hızlı değildim. Belki hızlı davransaydım İnci'ye yetişebilirdim. Şayet yetişseydim neler söyleyeceğimi düşünüp duruyordum. Ölmekten çok korkuyordu ama ben son nefesine yetişememiştim. Son nefesinde ne hissettiğini asla bilemeyecektim. Gözlerimi sıkıca kapattığımda önümdeki aracın yanından sertçe geçtim. Arkamdan şoförün bir şeyler bağırdığını duydum.

"Evet, bu anı düşün ama o anı düşünme."

"Emir." dedi annem. "Emir, neden geç kaldın?"

GÖKYÜZÜNÜ KUCAKLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin